Hazırlayan : Ersan Demirdalıç
HAROLD GARFINKEL ve SOSYOLOJİK KATKILARI
A.
Kısa
Hayat Hikayesi ve Eserleri : 1917
yılında Amerika’da, New Jersey Eyaleti’ nde
doğdu. Lisans eğitimini Newark University College’de, 1942 yılında
yüksek lisansını University of Carolina’da
tamamladı. İkinci Dünya Savaşı’nda ordu için görev aldıktan sonra,
1952’de Harvard’da doktorasını tamamladı. İki yıl University of Ohio State’te
öğretim görevliliği, kısa bir süre de University of Chicago’da görev aldı.
Bunun dışında tüm zamanını profesör unvanını aldığı University of California’
da geçirdi. Halen bu üniversitede, etnometodoloji alanında kürsü sahibidir.
Garfinkel çalışmalarında Parsons, Schutz, Gurwitsch ve Husserl’in
çalışmalarından esinlendiğini söyler ve yapısalcılıktan başlayıp,
fenomenolojiye kadar uzanan bu yelpazeyi biraz daha genişleterek,
etnometodoloji alanındaki çalışmalarını kaleme alır. Schutz’un felsefi
gözlemlerinin deneysel olarak değerlendirilmesi olarak da tanımlanan
etnometodolojik çalışmaları sırasında ele aldığı temel kavramlar, çalışmamızın
da temelini oluşturmaktadır. Toplumsal olarak kabul edilmiş davranış
kalıplarının sorgulanması, bu bağlamda “anlatım”ın ele alınması ve “indeksli
ifadeler” kavramı başta olmak üzere, bireyi ve toplumsal süreci anlama
noktasında, bilimsel rasyonalite ile gündelik tecrübeler arasındaki kopukluğa
işaret eden söylemler, etnometodolojinin dikkat çeken noktalarıdır. 21 Nisan
2011 yılında Los Angeles’ ta öldü.
Eserleri :
1946 "Color trouble", 1956 "Conditions of successful degradation
ceremonies", 1956 "Some sociological concepts and methods for
psychiatrists", 1963 "A conception of, and experiments with, 'trust'
as a condition of stable concerted actions", 1967 Studies in
ethnomethodology, 1967 "Practical sociological reasoning” ve
etnometodoloji üzerine yazılmış pek çok makale sayılabilir.
B. Temel Sosyolojik Yaklaşımı , Toplum
Görüşü ve Çalışmalarında Öne Çıkan Kavramlar :
Garfinkel çalışmalarında Parsons,
Schutz ve Husserl’in çalışmalarından etkilenmesiyle birlikte
yapısalcılıktan başlayarak, fenomoloji üzerinden genişlemeyle etnometodoloji
kavramını geliştirerek bu alanda çalışmalar ele alır. Schutz’ un felsefi çalışmalarının deneysel
olarak değerlendirilmesi olarak tanımlanan etnometodolojinin incelediği
kavramlar toplumsal davranış kalıplarının sorgulanması , anlatım ve indeksli
ifadeler , birey ve toplumsal sürecin anlaşılması noktasında bilimsel
rasyonellik ve günlük tecrübeler arasındaki kopukluğa işaret eden
konulardır. Etnometodoloji için kesin
olarak sembolik etkileşimin bir koludur denmemekle beraber onunla ortak işleyen
birçok yönü vardır. Bu ortak noktalar toplumsal çözümlemenin odağını yine yüz
yüze ilişkilerin oluşturması , dilin önemi , incelenen insanların bakış
açılarının önemsenmesi , nesnelin yanında öznelin de önemsenmesi ve
metodolojinin eleştirilebilmesi gibi noktalardır.
Etnometodoloji : Etnometodoloji günlük
hayatta insanların karşılaştıkları deneyimlerinin nasıl anlamlandırdıklarının
ampirik bir biçimde ele alınışıdır. Garfinkel etnometodolojiyi insanların
günlük yaşamlarındaki çevrelerini anlamlandırma biçimlerini inceleyen çalışma
olarak geliştirmiştir. Bu yaklaşım günlük hayattaki davranışın bir dizi
varsayıma dayandığına dikkat çekerek başlar. Birisine nasılsın diye
sorulduğunda o kişi bunu muhtemelen detayla anlamayacak sadece nezaketen
sorulduğunu farz edecektir. Gerçekten nasılsın sorusuna anlaşıldığı gibi cevap
vermeyip detaylandırarak cevap vermeye başlarsanız karşınızdaki kişinin belki
de sorduğuna pişman olacağını görebilirsiniz. Etnometodologlar düzenin kendi
başına bir gerçekliği olduğu fikrine karşı çıkarlarken daha çok düzenin ortamda
bulunanlar tarafından o ortama mal edildiği üzerinde durmaktadırlar. Yani
insanlar bulundukları ortam hangi ortam olursa olsun anlamlandırmaya ve
düzenlemeye çalışırlar. Etnometodoloji üç önemli önerme içermektedir:
1.
Nesnel ve öznel ifadeler arasındaki
ayrım
2.
Pratik eylemin karşılıklığı
3.
Eylemlerin günlük hayat bağlamında
çözümlenebilmesi
Garfinkel, etnometodolojiyi Alfred
Schutz'un fenomenoloji alanındaki görüşleri üzerine kurmuştur. Schutz'un
fikirleri üzerine deneyler yaparak fenomenolojideki görüşleri ampirik
yöntemlerle ortaya koymaya çalışmıştır. Etnometodolojinin temel fikirlerinin
dört ana başlık altında toplamak mümkündür. Bunlar ;
1. Sosyal
olaylar bireylere zorunlu olarak benimsetilemez , Bireyler arasındaki
etkileşimler sonucunda oluşurlar. Bunun etnometodolojik terminolojideki
karşılığı “pratik gerçekleşme” kavramıdır.
2. Bireyler
kendi faaliyetlerini anlama yeteneğine sahiptirler. Bu fikir,
etnometodolojideki “refleksivite” kavramıyla anlatılır.
3. Gerçekleşen
faaliyetlerin anlamlandırılması için o faaliyetlerin gerçekleşmesini sağlayan
bilgi ve kaynakları ortaya koymak gerekir. Bu bilgiler “içsel” dir.
4. Dil
ve dili oluşturan kelimeler, ifade edildikleri özgün ortam içinde gösterge
olabilirler. Bu durum “dizinlilik” kavramıyla anlatılır.
Etnometodolojinin Çeşitlenmesi :
Etnometodoloji 1940 lı yılların sonunda Garfinkel tarafından icad edilirken,
1967 yılında sistematikleştirilmiş, yıllar içinde büyümeye ve çeşitli alanlarda
genişlemeye başlamıştır. Son yıllarda ise oldukça sıkıntılı bir dönem
yaşamaktadır. Ortam genişlemesi deyince akla ilk gelen etnometodolojik
çalışmalar şu şekilde sıralanabilir :
Kurumsal Ortamlarla İlgili
Araştırmalar: Garfinkel ve arkadaşlarının yürüttüğü
ilk etnometodolojik araştırmalar, ev gibi resmi olmayan yani kurumsallaşmamış
ortamlarda gerçekleşti. Daha sonra çeşitli kurumsal ortamlarda gündelik
hareketleri araştırmaya yönelik bir hareket oldu. Mesela mahkeme salonları,
hastaneler, polis karakolları sayılabilir. Bu tip araştırmaların amacı
insanların resmi görevlerini yerine getirmeleri ve bu süreç içinde görevlerin
gerçekleştiği kurumların oluşma biçimlerinin anlaşılmasıdır. Bu tip kurumlarda
sadece dışsal güçler denilen kurallar bütünü üzerinden veriler toplanmamıştır
ve sadece bu güçler üzerinden bu kurumlarda olup bitenler açıklanamaz. Ayrıca
mesela bir karakolda suç unsurları toplanırken polisler sadece kurallar
prosedürünü kullanmazlar, ayrıca sağduyu ve inisiyatif denilen bir dizi zeka
işi prosedürde uygularlar. Kurumlarla ilgili araştırmalar deyince de aşağıdaki
yaygın tipler karşımıza çıkmaktadır:
a.
İş
Görüşmeleri : Etnometodologlardan Button iş
görüşmelerini incelemiştir. Button’ a göre görüşme ardışık, sıralı bir konuşma
olarak ve ortama yönelik tarafların öğrenilmiş pratik yetenekleri olarak
görülmektedir. Değinilen bir konu da görüşmeyi yürüten tarafın karşısındaki
kişinin verdiği cevapları düzeltmesine imkan vermeyecek bir hareket etmesidir. Button’
a göre bir iş görüşmesini tanımlayan şey etkileşimin yani konuşmanın doğasıdır.
b.
Yönetimsel
Müzakereler: Anderson , Hughes ve Sharrock iş
yöneticileri arasındaki müzakereleri incelemiştir. Buldıkları en önemli sonuç
onların akla yatkın, tarafsız, bağlantısız oldukları ve kişisel yani duygusal
olmadıklarıdır. Bu bilim adamlarına göre iş dünyasında olup biten bu davranış
kalıpları günlük hayatta meydana gelen şeyden farklı değildir. Toplumsal
davranışlarımızın çoğunda iş yöneticilerinin davrandığı gibi davranırız.
c.
Acil
Durum Merkezine Çağrılar: Whalen ve Zimmerman acil durum
iletişim merkezlerine yapılan telefon çağrıları üzerinde çalışmışlardır. Bu tür
çağrıların yapıldığı yerlerde gözlenen şey, normal telefon konuşmalarındaki
merasimlerin burada olmamasıdır. Yani giriş bölümleri oldukça azalmıştır ve
insanlar hemen konuya girmektedirler. Bir başka durum ihtiyaç durumunda telefon
açanın ya da karşıdan telefonu alanın teknik bir takım imkanları kullanarak
telefonu müziğe bağlaması, meşgule alması yani , veya sessizliğe yönlendirmesi
olarak karşımıza çıkmaktadır.
d.
Arabuluculuk
ve Anlaşmazlık Çözümü: Angela Garcia çeşitli
anlaşmazlıkların arasını bulmak için tasarlanan California programında
uyuşmazlık çözümünü incelemiştir. Onun esas amacı kurumsal çatışma çözümü ile
sıradan konuşmalarda meydana gelen çatışma çözümünü karşılaştırmaktır. Kilit
noktası kurumsal arabulmanın sıradan konuşmada çekişme düzeylerinin artmasına
sebep olan süreçleri saf dışı bırakarak çatışma çözümünü kolaylaştırdığıdır.
Dahası arabulmada çekişme ortaya çıktığında sıradan konuşmada var olmayan
çatışmanın çatışmanın sonlandırılmasını sağlayan prosedürler var olur. İlk
olarak şikayetçiler konuşurlar. Bu sırada konuşmaları tartışmacılar tarafından
kesilmez. Bu çatışmanın miktarını kısıtlar. Söz kesilirse çatışmanın miktarı
artar. Anlaşmazlıkta olanların konuşmak için arabulucudan izin istemek zorunda
olduğu durumlarda da çatışma olasılığının azaldığını gözlemleriz. Bu tip
durumlara televizyonlarda yapılan tartışma programlarında görmekteyiz. Burada
anlaşmazlık içinde bulunanların konuşmalarını birbirlerine değil de arabulucuya
doğru yapmaları da çatışma olasılığını azaltmaktadır. Arabulucu belli süreler
verdiği tarafları diğerlerinin szölerini kesmeden dinlemelerine sebep olarak ve
taraflara söz vererek çatışma olasılığını azaltır. Böylece arabulucu hem tampon
hem de denetleyici olarak görev yapar. Arabulucu çatışmayı önlemek adına
çeşitli metodlara başvurur. Konuyu değiştirmek, başka bir soruya geçmek veya
soruyu yeniden değişik bir tarzda sormak gibi metodlar uygular.
Konuşma Çözümlemesi :
Etnometodolojinin ikinci çeşidi konuşma çözümlemesidir. Konuşmaya dayalı
etkileşimin temel yapılarının ayrıntılı anlaşılması demektir. Konuşma
çözümlemesinin amacı içinde konuşmanın çözümlendiği doğal biçimlerin
araştırılmasıdır. Konuşma çözümleyicileri konuşan ve dinleyen arasındaki
ilişkiler ile değil, bir konuşmadaki söyleyişler arasındaki ilişkilerle meşgul
olurlar. En önemli konuşma çözümlemeleri aşağıdaki gibidir :
a.
Telefon
Konuşmaları : Emanuel A. Schegloff telefon
konuşmalarının ortaya serilmesiyle toplumsal etkileşimin düzenli özelliğinin
anlaşılabileceği üzerinde durmuş ve bunu savunmuştur. Bu ilgi etkileşim içinde
konuşmalarda sıranın düzenlenmesi ve normal konuşma prosedüründe ihlali onarmak
için insanların aradıkları yollar gibi çeşitli davranışları içerecek şekilde
genişlemektedir. Buna ek olarak telefon görüşmelerinde düzene karşı bir ilgi
vardır. Belki de insanı terbiye eden yerlerden birisidir. Telefon
görüşmelerinde duyulan konuşma yüz yüze konuşmalardan farklı olarak görüntü
içermemektedir. Görsel teması olmayan tarafların birbirlerinin kimliğini
saptama ve tanımalarına aracılık eden bir ardışıklık söz konusudur. Telefon
konuşmalarını başlangıçları oldukça açık ve standarttır. Schegloff sonuç olarak
kendine has örneklerin bile kendilerindeki özgünlüklerden bu özgünlüklerin
içinde kaynaştırıldığı biçimsel düzenlemelerin çıkarılması için incelenmesi
gerektiğini söylemektedir.
b.
Gülmeyi
Başlatma : Gail Jefferson bir konuşma içerisinde ne zaman
gülmek gerektiğinin nasıl bilinebileceği sorusunu incelemiştir. Bir görüşe göre
bir konuşma ya da etkileşim içinde gülme tümüyle serbest bir olaydır. Bununla
beraber Jefferson bir söyleyişin birkaç temel yapısal özelliğinin diğer tarafın
gülmesine sebep olacak şekilde tasarlandığını görmüştür. İlk konuşan tarafın
konuşmasının sonuna kahkaha eklemesi olabilir mesela. Bazen de konuşmanın
ortasında gülmeye rastlarız. Bu örneklerden anlaşıldığı üzere Jefferson gülmenin
aslında rastgele değil konuşmanın içinde tasarlanmış olduğuna vurgu
yapmaktadır. Birisi gülmeye çağrı yaparken diğeri bunu reddedebilmektedir.
Bazen de taraflar gülmeye endeksle birbirlerine gülmeyi beklercesine bakarlar
ve arkasında birbiri ardından iki tarafta gülmeyi bir iletişim aracı olarak
kullanarak eğlenmektedir.
c.
Alkış
Alma : John Heritage ve David Greatbatch kopnuşmacıların
dinleyicilerden alkış almalarının temel araçlarını ortaya çıkardılar. Onlar a.
Konuşma malzemelerinin kuşatıcı zemini karşısında ifadeleri vurgulamak b. Söz
konusu iletinin açık bir tamamlanma noktasını tasarlamak için sözlü olarak inşa
edilen ifadeler yoluyla alkış alındığını ileri sürerler. Vurgu dinleyicilerin
alkışlamaya başlamalarına olanak sağlar.
d.
Yuhalama
:
Steven Clayman yuhalamayı kamusal konuşma içinde beğenmemenin bir dışavurumu
olarak araştırdı. Alkış izleyicilerin konuşmacıyla iletişim kurmalarına olanak
sağlarken, yuhalama bağları koparma ile ilgili bir durumdur. Hem alkış hem de
yuhalama iki temel biçimde başlar: bireysel karar almanın sonucunda ve izleyici
kişilerin davranışının ortak izlenmesinin sonucu olarak. Bireysel karar alma
alkışın başlangıcında baskındır. Karar tek başına alındığı için popüler bir
sözün arkasından hemen başlar. Ayrıca konuşmacı da toplu alkışı
yönlendirebilmektedir. Yuhalama ise bireysellikten çok topluca olmaktadır.
Yuhalama hemen başlamaz , bireyler önce gözlemler, dinler ve sonra yuhalama
başlar. Ayrıca yuhalamaya sıklıkla izleyicilerin gösterileri öncülük eder.
e.
Cümlelerin
Etkileşime Dayalı Olarak Ortaya Çıkışı: Charles Goodwin’ e göre
cümleler konuşma içinde ortaya çıkar. Konuşmacı cümleyi üretirken cümlenin o
anki alıcıya uygunluğunu sürdürmek için cümlesinin anlamını yeniden inşa eder.
Bu şu anlama gelmektedir; konuşmacılar konuşurlarken dinleyicilere dikkat
ederler ve dinleyiciler çeşitli şekillerde tepki verdikçe konuşmacılar o
tepkilere dayanarak sonraki bölümde cümlelerine ayar çekerler. Tepkiler aslında
faydalıdır konuşmacı için. Elbette konuşmacı sonraki bölümlerde karşısındakileri
kendi istediği çizgiye çekebiliyorsa , onları inandırabiliyorsa.
f.
Konuşma
ile Sesli Olmayan Etkinliklerin Bütünleştirilmesi :
Konuşma çözümleyicileri konuşma üzerinde ve sesli olmayan etkinlikler üzerinde
odaklanmışlardır. Charles Goodwin video incelemeleri sonucunda konuşmacının anlatımının
konuşma üzerinden değil, anlatım sırasında bedenini ve etkinliklerini düzenleme
biçimiyle de görünür hale geldiğini belirtmektedir. Ona göre bedn duruşu ve
bakış, sesli etkinliklerle yakından ilişkisi olan birçok sesli olmayan
etkinlikten sadece ikisidir.
g.
Çekingenlik
ve Özgüven : Çekingenlik ve özgüveni psikolojik
özellikler olarak düşünmeye eğilimli olsak ta Philip Manning ve George Ray,
onların konuşma sırasında konuşma karşılaşmalarını idare ederken yaptığımız
şeyler olduklarını göstermeye çabalamışlardır. Çekingen ve özgüvenli kişiler,
kendilerine özgü bir şekilde toplumsal sorunlarla baş edebilmek için farklı
prosedürler uygularlar ve farklı konuşma stratejileri kullanırlar. Manning ve
Ray çekingen katılımcıların bir konuşmanın başında ortam konuşmasına girişme
olasılıklarının özgüvenlilerden iki buçuk kat daha fazla olduğunu buldular.
Üstelik konuşma gevşediğinde çekingenlerin ortama girmeleri diğerlerine göre
çok daha fazladır. Çekingen katılımcılar ortam konuşmalarını güvenli bir konu
olarak kullanmaktadırlar. Özgüvenli olanlar ise ortam konuşmasını kaçınılması
gereken bir açmaz olarak görmektedirler. Özgüven sahibi olanlar konuya girmeden
önceki konu öncesi bir bölümü açma konusunda daha heveslidirler. Çekingenler
ise önceki bölümleri reddetme ve biran önce konuya geçme eğilimi taşırlar.
C. Kaynakça:
Sosyoloji
Kuramları, George Ritzer
Çağdaş
Sosyoloji Kuramları, Ruth A. Wallace , Alison Wolf
Çağdaş
Sosyoloji Kuramları, Margaret Poloma
Wikipedia
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder