8 Şubat 2015 Pazar

Fenomenoloji



                                                                                                      Hazırlayan : Ersan Demirdalıç

FENOMENOLOJİ
A.    Tanımı ve Kurucuları :
          Fenomenoloji diğer adıyla görüngübilim bir felsefe akmı olup, kurucusu Edmund Hasserl’ dir. Çıkış sebebi 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde bilimlerdeki ve  düşüncedeki  genel anlamdaki bunalımdır. Fenomenoloji bu haliyle metafiziği sona erdirmiş ve somut hayata dönüş ve tıkanmış olan felsefeye yeni bir hava vermek üzere yola çıkmıştır. Bir felsefe olmaktan ziyade bir yöntem olarak tarif edilmektedir. Fenomenoloji birçok sosyolojik bakış açısına göre en yeni olandır. İçerisine pekçok sosyolojik çözümleme tipini alsa da en önemlileri Harold Garfinkel’ in etnometodolojisi , Peter Berger’ in toplumsal gerçeğin inşası ve Dorothy Smith’ in feminist bakış açısı kuramıdır.
          Fenomenon kelimesi Yunanca’ dan gelmekte olup görüş ya da görünüm anlamına gelmektedir. Fenomenoloji birey ve onun bilinçli deneyimleriyle başlayan ve daha önceden var olan kabuller, ön yargılar ve felsefi dogmalardan kaçınmaya çalışan bir yöntemdir. Fenomenoloji olayları yani görünüşleri toplumsal aktör tarafından doğrudan algılandığı şekliyle inceler. Örnek olarak bir kimsenin elinizdeki şemsiyenin neye benzediğini size sorduğunu düşünelim. Bu soru size göre oldukça saçma bir sorudur. Çünki biz şemsiye düşüncesine dünyayı nasıl algılayacağımız ve yorumlayacağımızı öğrendiğimiz toplumsallaşma süreci ile ulaşırız. Elbette soruyu soran kişi uzaydan gelmişse ayıp olarak algılamadan şemsiye kelimesinin anlamını anlatmaya çalışırız. Burada ise uzaydan gelen kişiye, bu dünyaya ait olmadığı için en ayrıntısına kadar şemsiyenin ne olduğunu ve neye yaradığını anlatmaya çalışırız.
          Fenomenoloji, bizden öğrenmiş olduğumuz herşeyi oldukları gibi kabul etmememizi, onları sorgulamamızı, dünyaya bakışımızı ve dünyada niçin bulunduğumuzu sorgulamamızı ister. Yani uzaydan gelen insan rolünü üstlenmemizi ister. Temel olan her günkü gerçekliğin zamanla oluşmuş olan toplumsal olarak yapılandırılmış fikirler sistemidir ve topluluk üyelerince olduğu gibi kabul edilmektedir. Fenomenoloji ise bu düzene karşı eleştirel bir tutum sergiler ve işlevselciliğin aksine geleneksel olarak öğrenilmiş olanlara meydan okur.
          Örneğin fenomenologlar kadının ve erkeğin gelenekten gelen toplumsal konumlarını eleştirmişler, kadınların çocuk büyütmek ve ev işleri yapmak sorumluluklarını tek başlarına üstlenmeleri doğru mudur ? Ya da para kazanmak ve ev geçindirmek sadece erkek tarafından üstlenilmesi gereken bir sorumluluk mudur ? Gibi sorular sormuşlar ve bunlara yanıtlar aramışlardır. Buradan feminist anlayış doğmuştur. Kadın-erkek eşitsizliği üzerinden yola çıkarak ezilen kadının statüsünü düzeltme çabası olarak tanımlayabileceğimiz feminizm fenomenolojinin içinde yerini almış önemli bir sosyal hareket olmuştur.
         Böylece "fenomenolojik yöntem" denilen nokta öne çıkar. Buna göre, hem bildiklerimiz hem de gerçeklik dışta bırakılarak, bilginin nasıl ve hangi süreçlerde oluşturuldugu/oluştuğu anlaşılmaya çalışılır. Fenomonoloji bu noktada özgün yöntemsel kategoriler geliştirir. İki temel kategorisi vardır bu yöntemin; "askıya alma" ve "fenomenolojik indirgeme".

Bunlar, kısaca belirtilecek olursa, bir yandan verilmiş öğelerin, yani dış görünümlerin dışta bırakılmasını ve öte yandan da, bilimsel ya da mantıksal her tür yargıların ve çıkarsamaların dışta bırakılmasını ifade ederler.
B.     Edmund Husserl ve Alfred Schutz : Fenomenolojik sosyolojinin esasları Alman filozofu Edmund Husserl’ in çalışmalarıdır. Husserl fenomenolojiyi insanın duyuları doğrudan kavranabilecek şeylere ilgi olarak tanımlamıştır. Duyularımız yolu ile doğrudan deneyimleyebileceğimiz şeyler hakkında daha fazla bir şey bilebileceğimizi reddeder. Tüm bilgimiz doğrudan duyulara dayanan olaylardan oluşur. Husserl’ e göre bunun dışında herşey spekülasyondur. Buna göre algılarımız kavramlarımız tarafından şekillenmekte ve sosyolojinin esas işi dünyayı nasıl gördüğümüzü tasvir etmek olarak anlaşılmaktadır. Ayrıca hangi yollarla başkalarının algılarına benzer algılar edindiğimizi inceler. Bu yaklaşımlarında en önemli etken Husserl’ in görüşlerinde Alfred Schutz tarafından yapılan geliştirmelerdir. Fenomenolojinin hızlanması ise Alfred Schutz’ un ABD ye kaçmasıyla beraber Garfinkel , Peter Berger ve Dorothy Simith gibi sosyologların eserlerini yazmaya başlamalarıyla gerçekleşmiştir. Schutz, Husserl’ in felsefesini geliştirmeye Weber’ in verstehen yani anlam kavramını kullanarak başlamıştır. Schutz için anlam çok önemlidir. Schutz için durumun tanımı bireylerin ortak bir bilgi stokundan aldıkları kabulleri içerir. Schutz böylece bireylerin dünyayı ideal tipleri kullanarak inşa ettiklerini söyler. Schutz bu tipleştirme sürecine bir mektubun postaya verilmesi sırasında söz konusu kabulleri tartışarak örnek verir. Bir mektubun postaya verilmesinde mektubun yerine varması ile ilgili süreçte normal olarak posta taşıyıcılarının mektubu ayıranlar ile yerine ulaştıranlar gibi insan tipleri olacağı kabul edilirken mektubu gönderen kişinin bunları görmese de bunlarla işbirliği yaptığı sonucuna ulaşılmaktadır. Böylece insanlar mektup yerine ulaştığında da gündelik işlerinin düzgün gittiğini düşünürler.
          Antony Giddens’ te Schutz’ dan etkilenmiştir.   Gündelik eylemlerin çözümlemesinde Schutz’ un bilgi stoku hacmine ya da karşılaşmalarda yeri olan karşılıklı bilgi dediği bilgiye dikkat çeker. Bu bilgi Gidden’ in tutarsız bilinçlilik adını verdiği durumun dışındadır.
          Giddens bir mahkeme kararı ile ilgili olarak savunma avukatı, hakim ve baş savcı arasında geçen konuşmaları örnek göstererek 21. Yüzyılda yaşayan bizler için bu kişiler arasında geçen konuşmaların oldukça anlaşılır ve olağan bir görüntüye sahip olduğunu belirtirken, mesela dokuzuncu yüzyılda yaşamış birisinin ise böyle bir konuşmaya vereceği tepkiyi düşünmemizi istemekle örneği sona erdirmektedir.
          Çalışmaları Giddens’ a ilham kaynağı olan Schutz’ da insanın etkileşim durumuna verdiği anlamın etkileşimde bulunan insanla paylaşılabildiği kanaatindedir. Buna bakış açılarının karşılıklığı demektedir. Örneğin bir orkestradaki müzisyenler orkestra şefi ile durumun anlamlarını paylaştıkları için orkestra şefi ile yer değiştirerek durumu şefin deneyimlediği gibi işleyebilirler. O halde Schultz’ un görüşüne göre paylaşılan anlamlar etkileişm durumu içerisinde hem var olarak kabul edilir hem de yaşanıp görülür.
          Schultz bu durumlarda insanların gerçekle ilgili alışılagelmiş kabullerine dayanarak hareket ettiklerini söyler. Onlar başka türlü olabileceği ihtimali ile ilgili şüphelerini askıya alarak görüşlerin karşılıklı olduğu kanaati ile etkileşime devam ederler. Burada Mead’ in başkasının rolünü alma kavramı ile bir benzerlik görmekteyiz. Böylece Schutz’ un görüşleri Hussrl’ den etkilenmekle beraber fenomenolojik sosyolojisine Weber ve Mead’ in bazı düşüncelerini soktuğunu da gözlemlemekteyiz.
          Harold Garfinkel’ in etnometodolojisi, Peter Berger’ in gerçekliğin toplumsal inşası ve Dorothy Smith’ in feminist bakış açısı kuramı fenomenolojik sosyoloji tiplerinden en önemlileridir.
Gerçekliğin Sosyal İnşası :  İtalyan oyun yazarı Luigi Prandello Dürüst Olmanın Zevki adlı bir oyun yazar ; oyun inişli çıkışlı bir geçmişe sahip olan zeki adam Baldovino adlı karakter hakkındadır. Baldovino Renni Ailesi’ nin modern evine girer ve kendisini yine kendisine özgü bir biçimde tanıtır. Bu eve girer girmez hemen olmam gereken yani olabildiğim kişi oldum. Kendimi inşa ettim ve böylece kendimi size sizinle gerçekleştirmeyi umduğum ilişkiye uygun biçimde tanıtmış oldum. Baldovino davranışların rolle ve statülerle yönlendirilse bile bizim kim olduğumuzu şekillendirme yeteneğimizin olduğunu anlatmaktadır. Yani gerçeklik bizim düşündüğümüz kadar değişmez değildir.
          Gerçekliğin sosyal inşası insanların gerçekliği sosyal etkileşim yoluyla yaratıcı bir şekilde biçimlendirdikleri süreçtir. Bu fikir her ne kadar sembolik etkileşim yaklaşımının bir dayanağı olsa da Peter Berger tarafından ortaya konulmuş bir fenomenolojik bakış açısıdır. Baldovino örneğinde olduğu gibi gerçeğin küçük bir parçası özellikle aşina olunmayan durumlarda belirsiz kalır. Bu sebeple bizler kendimizi mekan ve amaçlarımıza uyacak şekillerde tanıtırız, böylece gerçeklik şekillenir.
          Sosyal etkileşim gerçeği inşa eden karmaşık bir anlaşmadır. Ancak insanların olayları nasıl gördüğü her birisinin geçmişine, ilgisine ve niyetine göre değişkenlik göstermektedir.
 Feminist Bakış Açısı Kuramı : Dorothy Smith’in görüş açısı kuramı, ikincil durumunda olan bireylerin gündüz/gece hayatlarını araştırır. Smith’in kuramı, kadınların bakış açıları üzerine yoğunlaşmışsa da, Patricia Hill Collins tarafından çözümlenmiş olan siyahi kadınlar gibi, ikincil durumlarda olan başka bireylerin bakış açılarını da kapsayabilir. Başka görüş açısı kuramları, yoksul beyaz kadın ve erkekler, homoseksüel kadın ve erkekler, çağdaş Batı toplumunun dışındaki azınlık etnik ve dinsel gruplar üzerinde durabilir.
          Smith’in feminist görüş açısı kuramı, hem toplumsal yapısal hem de toplumsal psikolojik öğeler içermektedir Mills, Giddens, Bourdieu ve Colins gibi, çalışmaları makro yapısal ve makro etkileşimsel çözümleme düzeyleri arasında köprü kurar. Smith kendi bakış açısını, Marks ve Engels tarafından geliştirilmiş materyalist yöntem ile Garfinkel’in etnometodolojisinin birleştirilmesi olarak tanımlamaktadır. Smith, kadınlarca günlük deneyimlerinde yaşanan erkek egemen yapılar ve kadınların bu deneyimler hakkındaki düşünceleri ve duyguları ile ilgilenmektedir (Wallace, Wolf, 2002; 389-390).

C.    Kaynakça:
Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Ruth A. Wallace , Alison Wolf
Çağdaş Sosyoloji Kuramları, Margaret Poloma
Sosyoloji Kuramları, George Ritzer
Wikipedia

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder