6 Ocak 2015 Salı

Charles Wright Mills



                                                                                        Hazırlayan : Ersan Demirdalıç

CHARLES WRIGHT MILLS  ve SOSYOLOJİK KATKILARI
A.    Kısa Hayat Hikayesi ve Eserleri
          Charles Wright Mills  28 Ağustos 1916 yılında Amerika Birleşik Devletleri ‘ nin Teksas eyaletine bağlı Wako ‘ da dünyaya geldi ve 23 yaşına kadar burada yaşadı. Annesi ev hanımlığı  babası sigorta komisyonculuğu yapıyordu. Hayatının ilk yıllarını çok geniş olmayan ve toplumdan yalıtılmış bir çevrede geçirmekle birlikte  sırasıyla Waco, Witchita, Fort Worth, Sherman, Dallas, Austin, ve San Antonio şehirlerinde yaşamıştır. 1934 yılında Mills  Dallas Teknik Lisesi'nden mezun oldu. Mezun olduktan sonra lisans ve yüksek lisans  derecelerini alacağı Austin ‘ deki Teksas Üniversitesi ‘ ne girdi ve buradan sosyoloji alanında lisans ve felsefe alanında master derecesi aldı. Bu arada ABD ‘ nin önemli dergilerinde makaleleri yayınlandı. Teksas ‘ ta çalıştığı yıllarda sosyoloji alanında yüksek lisans öğrencisi olan  Dorothy Helen Smith ile ilk evliliğini yaptı. Bu arada Mills 1942 yılında Wisconsin Üniversitesi ‘ nden doktorasını aldı. Bu çalışmasıyla ilgili bir takım sorunlar yaşayan Mills , Maryland Üniversitesi ‘ ne sosyoloji profesörü olarak atanmadan 1942 yılında Wisconsin ‘ den ayrıldı bu sebeple. 1941 yılından 1945 yılına kadar Maryland Üniversitesi ‘ nde profesör olarak çalışan Mills burada akademisyen  tarihçiler Richard Hofstader, Frank Freidel ve Ken Stampp ile arkadaş oldu. Bu dört akademisyen birçok konuda işbirliği yaparak savaşın Amerikan Toplumu ‘ nu nasıl etkilediği üzerine çalışmalar yaptılar.Mills  Marylan ‘ da iken 1940 ların ortalarında bazı entelektüel gazete ve dergiler  için gazetecilik sosyolojisi ile ilgili katkıda bulunmaya başladı. 1945 yılında araştırma görevlisi konumunu güvence altına aldıktan sonra New York ‘ a taşındı. Bu sırada eşinden ayrıldı. 1946 yılında Columbia Üniversitesi ‘ ne yardımcı doçent olarak atandı. Burada Max Weber sosyolojisi ile tanıştı. 1953 yılında Karakter ve Sosyal Yapı adlı önemli eserini çıkardı. 1947 yılında Ruth Harper ile  ikinci evliliğini yaptı ve onunla birlikte İktidarın Yeni Erkekleri (1948), Beyaz Yakalılar (1951), ve İktidar Seçkinleri (1956) adlı eserler üzerinde çalıştı. 1946 yılından ölümüne yani 1962 yılına kadar Columbia Üniversitesi ‘ nde sosyoloji profesörü olarak çalıştı. Pek çok popüler ve entelektüel dergilerde makaleleri ve düşünceleri yayınlanmıştır. En çok tanınan ve kendisini tanıtan eserlerinden birisi  The Power Elite (İktidar Seçkinleri) , bu eseriyle ve özellikle İktidar Seçkinleri terimiyle   ABD ‘ deki siyasi , askeri ve ekonomik seçkinleri ve onlar arasındaki sınıf ittifaklarını ortaya koymuştur. Onu bu eseri Küba Lideri Fidel Castro ile tanışmasına vesile olmuş ve bir müddet Küba ‘ da çalışarak Yankee adlı eserini çıkarmıştır. Diğer önemli eseri White Collar ( Beyaz Yaka ) ‘ da Amerika ‘ daki orta sınıf hakkında fikirler ortaya koymuştur. Bir başka eseri  The Sociological Imagination (Toplumbilimsel Düşün) ‘ de ise biografi ve tarih arasında sosyolojik bir ilişki ortaya koymaktadır. Mills İkinci Dünya Savaşı sonrası aydınlarının sorumlulukları ile ilgilenmiş , kamu ve siyasetin ilgisiz kaldığı pek çok konuya  katılımlarının gerektiğini  savunmuştur. Hızlı bir profesyonel kariyer yaşayan Mills 1962 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonrası hayatını kaybetmiştir.
B.     Temel Sosyolojik Yaklaşımı ve Metodolojisi
           Reformist ve karşılaştırmalı  tarihsel  bir bakış açısına sahip, ABD'li muhalif sosyologtur. Çatışmacı bakışla, toplumsal düzen bağlantısını başarıyla kurabilmiştir. Pozitivizme karşı çıkarak, sosyolojiye daha hümanist bakmıştır. Marx ve Weber’den çok etkilenmiş olup; “Yabancılaşma” kavramını Marx’tan almıştır. “Güç” ve “İktidar” en önemli kavramlarındandır. Sosyal psikolojik ilkeleri hiçbir zaman göz ardı etmemekle birlikte, bunları yapıyla ilgili sosyolojik kaygılara bağlamayı bilmiş bir kuramcıdır. Poloma’ya göre Mills; "Sosyolojik tasarım" (toplumsal tahayyül/sociological imagination) çağrısı ile büyük kuramcıları  eleştirmiştir. Mills'in sosyolojik kuramında, grand teori perspektifinin yoksun olduğu 3 öğenin merkezi önemde bulunduğu görülür:

1.      Düşüncelerin, insan tarihinde sahip oldukları önemli yer

2.      Gücün  doğası ve bilgiyle ilişkisi

3.      Ahlaki eylemin anlamı ve bilginin ahlaki eylemdeki yeri

Sosyolojik bakış açısı  üç önemli soruya cevap arar:

1.      Belirli bir toplumda işler, faaliyetler nasıl örnek hale gelmektedir?

2.      Bu toplumun insanlık tarihindeki konumu nerdedir? (Tarihselciliğe yaptığı vurguyla, Parsons’a tarihselci bir alternatif getirmektedir)

3.      Bu toplum, ne tür insan tipi üretmektedir?

          Mills ‘ in sosyolojik tasarımı makroskobik ve mikroskobik bakış açılarının bir karışımı olmalıydı. Makroskobik anlayışa göre tarihin belirli dönemlerinde fenomen tipler ortaya koymak ve sistematik bir biçimde birbirine bağlanan toplumsal kurumları bu tiplerle ilişkilendirmek gerekmektedir. Bu bakış açısıyla Mills ;  Weber , Marx ve Simmel in görüşlerini desteklemekte ya da onlara katılmaktadır. Mikroskobik anlayışa göre Mills  küçük ölçekli problemler ve doğrulamada kullanılan istatistiksel modelleri ifade  eder. Mills’e göre; “Sorun ve çalışmalarımızın siyasal ve toplumsal olarak önemi arttıkça, çözümlerimiz de daha az özenli ve bilgimiz daha az kesin olmaktadır”. Bu ikileme getirdiği çözüm ise; bu iki yöntem arasında mekik dokumaktır: Bu da, makroskobik düzeylerde geniş boyutlu çalışırken, mikroskobik düzeyde yeterince kanıtlayıcı veri toplayabilmek için inceden inceye çalışma olanağı sağlar. Mills'e göre, anlamlı bir sosyolojik kuramla ilgilenip, tarih ve biyolojiyi veri kaynağı olarak kullanan sosyolog; "sosyolojik tasarım"a sahiptir. Böyle sosyologlar, anlamlı bir sosyolojik kuramla ilgilenip, iyi bir tarih ve biyoloji bilgisi ve kullanma yeteneği ile harmanlarlar. Yani sosyolog, makro düzeyde çözümler ararken, mikro seviyede olayları tasvir edici, tamamlayıcı verileri toplamaya gayret eder. Bu noktada işlevselci sosyolojiye , Talcott Parsons’ın üzerinden, “kuramını doğrulayıcı yeterince veri toplamadığı” yönüyle eleştiri getirir. Mills’in kuramı ise, değerlendirici ve hümanistik bir kuram özelliğindedir. Mills; biyolojik organizmalarının ve fiziksel yapılarının ve her kişilik yapısında rol oynayan kişinin farklı konumlanmaları nedeniyle kadın ve erkeğin eşsiz  yaratıklar olduklarını söylemektedir. Mills’e göre insanlar doğaları gereği, davranışsal olarak irrasyoneldirler. Bu yüzden kadın ve erkekler; dürtülere, politik sloganlara ve statü sembollerine irrasyonel, duygusal tepkiler vermeye eğilimlidirler. Bu irrasyonelliği sergilemek sosyolojinin görevi olmalıdır. Bu sergileyişle tüm insanlar irrasyonel tepkiler vermeye daha az eğilimli olacaklardır. Bir toplum bilimcisi olarak sosyoloğun günümüzde insan yaşamının kalitesinde bir farklılık yaratmakla görevli olması gerektiğini düşünmekte ve sosyologları bilimcilik tehlikesine karşı uyarmaktadır. Durkheim’ın “anomi” karşısında entelektüellere biçtiği roller düşünülürse, bu bakımdan Mills’in Durkheim’dan etkilendiği söylenebilir. Mills ‘ in toplum ve sosyoloji anlayışı yapısal işlevselcidir. Mills insanların irrasyonel davranışlarına yaptığı atıfla işlevselcilerden ayrılmaktadır. Mills kısaca bir sosyolojik tasarım düşünmüş ve bunu kısaca sosyal psikoloji ama sosyolojik argümanları unutmadan ve çatışmacı yapısalcılık olarak özetlemiştir ya da en azından biz böyle anlamaktayız. Mills toplumsal yapı kavrayışlarını verirken analitik bir şekilde kullandığı toplumsal rol kavramı , kişilik ve tolumsal yapı ya da kurumlar arasındaki ana bağlantı haline gelir. Mills ‘ e göre  Siyasal düzen , insanların, toplumsal yapıdaki güç ve otorite dağılımını ele geçirdikleri, kullandıkları ve etkiledikleri kurumları kapsar. Ekonomik düzen , insanların mal ve hizmetleri üretmek ve dağıtmak için emeği, kaynakları ve teknik araçları örgütledikleri kurumları kapsar. Askeri düzen , insanların meşru şiddeti örgütledikleri ve kullanımını destekledikleri kurumları kapsar. Kamuoyu ,  belli bir zamanda belli bir tartışmalı durum karşısında bu sorunla ilgilenen kişi ya da kişilerin gruplarında hâkim olan kanaattir. Dolayısıyla bir toplumda tek bir kamuoyundan bahsetmek mümkün değildir; sadece savaş gibi halkın tek vücut olduğu durumlarda tek bir kamuoyundan bahsedilebilir.
          Mills ‘ in çalışmaları değerlendirici ve humanistik bir sosyolojik kuram örneğidir. Mills ‘ in insan modeli tam olarak hümanistiktir.

C.    Toplum Görüşü ve Çalışmalarında Öne Çıkan Kavramlar
               Mills ‘ in toplumsal görüşünü anlamak için eserlerine bakmak gerekiyor.       
    Mills Karakter ve Toplumsal Yapı adlı eserinde sosyal psikoloji anlayışını ortaya   
    koymaktadır. Mills Wisconsin Üniversitesi ‘ nden tanıdığı Hans Gerth ‘ in teşvikleri
    ile birlikte çalışarak oluşturduğu bu eserinin birinci bölümünde sosyal psikolojik  
    perspektife bir giriş yapmaktadır. Burada kişinin toplumsal rolü yoluyla kişilik ve
    toplumsal yapı arasında bir bağlantı kurmaktadır. Kitabın ikinci bölümünde kişilik  
    ve toplumsal yapılar arasındaki ilişkiler ve bunların öğeleri üzerinde durmaktadır.
Ona göre kadın ve erkek olağanüstü yaratıklardır.Biyolojik ve ruhsal donanımlarını
kullanarak kadınlar ve erkekler toplumdaki rollerini oynarlar. Kitabın üçüncü
bölümünde Mills kişi ve kurumların ilişkilendikleri genel mekanizmaları        
sorgulamaktadır. Kurumların toplumsal denetimlerinin , dil ve diğer sembol
alanlarının önemi üzerinde durmaktadır. Kitabın dördüncü ve son bölümünde ilgi   tam
olarak sosyal psikolojik kavrayışa ve tarihin dinamiklerine kayar. Tarihe bu kadar atıfta bulunarak aslında çalışmalarında neredeyse tarih kullanmayan Blumer ,
Goffman , Homanss ve Garfinkel’ i eleştirmektedir. Sosyal Psikoloji ve Sosyal Tarihin birlikte dokunması Mills Sosyolojisi ‘ nin temel yaklaşımı olmuştur.
Mills ‘ e göre Gücün Anlamı : 1950  ler boyunca Mills Üçüncü Dünya Savaşı ‘ nın olası sebepleri ve dünyadaki çekişmeler üzerinde durmakla aslında onun güce duyduğu ilgiden kaynaklanmaktadır. Mills toplumsal hayatın sürekli bir güç mücadelesinden  oluştuğuna inanır. Bu daha çok siyasal bir mücadeledir.

Beyaz Yakalılar ; Amerikan Orta Sınıfları : Mills’e göre orta sınıf, geniş bir yelpaze   olup; işverenlerle ücretli çalışanlar arasındaki tampon sınıftır, büyük ölçüde ”yabancılaşma”nın pençesindedir. Marx’ı hatırlarsak, Marx’a göre;
      İnsanları hayvanlar dünyasından ayıran şey, “emek”tir. Kapitalist sistemin ortaya çıkardığı modern sanayi, insanlığın kendini emeğiyle ifade etmesini giderek zorlaştırmaktadır. Bir çiftçi, hasatta elde ettiği ürünle, esnaf girişimiyle, doktor iyileştirdiği hastasıyla doyuma ulaşabilir; ancak kapitalizmde sanayileşme kişisel olarak giderek daha anlamsız işler yaratmaktadır. Bu doğrultuda kişiler kendilerini emekleri ile ifade edemeklerinden, hem ortaya çıkan sonuca hem sürece, hem kendilerine hem de doğaya yabancılaşmaktadırlar. İş dünyasında yaşanan yabancılaşma, “iç dünya”ya da sirayet etmekte ve çılgınca bir eğlence anlayışını doğurmaktadır: Kişiler sentetik heyecanların peşinde, sentetik ilişkiler kurarlar; gerçek ve derin ilişkiler, rahatlamalar yaşanamaz. Orta sınıf, devamlı iktidar seçkinlerinin sahip olduğu para, iktidar ve prestijin peşindedir; ancak bunlara hiçbir zaman sahip olamayacaktır. Mills’in orta sınıf sorununa yaklaşımındaki temel kavram, Marx’ın yabancılaşma sorunudur. Mills’e göre prestijin en önemli yolu doğumdur; eğitimle de sağlanır ve eğitimin süresi, prestiji belirler.
    "Beyaz Yakalılar" eseri ,  1950'lerde Amerika'da giderek büyüyen beyaz yakalı orta sınıfın statüsü hakkında kaleme aldığı bir eserdir. 20. yüzyılda büyük çaplı girişimcilerden küçük mülk sahiplerinden oluşan eski ve bağımsız durumdaki orta sınıfın yanı sıra, şirketleşme çatısı altında toplanan Amerikan toplumunda yeni bağımlı bir orta sınıf ortaya çıkmıştır. 1940'larda bu yeni orta sınıf nüfusun beşte dördünü yani büyük bir oranını kaplamaktadır. Yeni orta sınıf bir toplum yapısının önemli siyasal parçası olamamıştır. Günümüzde ise toplumu kitle toplumu olmaya zorlayan güçlerin, arkadan gelen ikinci veya üçüncü sınıfın hizmetlileri olma pozisyonunda kalmıştır. Mills eski orta sınıfın bir zaman içinde olsa, toplumda bağımsız bir iktidar tabanı oluşturduğunu belirtmekle birlikte, yeni orta sınıfın bu yeteneği göstermediğini belirtir. Ayrıca Mills Beyaz yakalıların bağımsız bir siyasal görünümü olmayan ve olacağa da benzemeyen bir yeni orta sınıf oluşturduğuna  dikkat çeker.
          Mills, orta sınıf işçilerinin ve hatta serbest meslek sahiplerinin; genelde kendi yaşamlarını kontrol edecek bir kişisel güçten ve ulusu şekillendirebilecek bir politik güçten yoksun olduklarını belirtmektedir.


İktidar Seçkinleri: Amerikan toplumunda güç, iktidar seçkinleri analizi üzerine odaklanır. Nitekim Mills' e göre iktidar , 19. yüzyılda ve tarih olarak 1886 yılında Yüksek Mahkemenin şirketleri koruyan kararından sonra ekonomik, idari ve siyasi yönden birbirleriyle bağlantılı iki veya üç büyük şirketin egemenliği altına girmiş, ekonomik alanda alınacak en önemli kararlarda iktidar bu şirketlerin eline geçmiştir. Wright Mills, önceki elit kuramcıların aksine elit yönetimi kaçınılmaz yönetim biçimi olarak görmez, ayrıca seçkinlerin doğuştan seçkin bir karakterle dünyaya geldikleri gibi bir görüşe itibar etmez. Seçkinlerin arasından bazıları iddia edilen özelliklere sahipse bu doğuştan değil, sahip olunan ayrıcalıklı yaşam koşullarından kaynaklandığını belirtmiştir.

          Mills, kuramının tarihin her dönemi için geçerli olamayacağını söylemiş olmakla birlikte; büyük ölçüde 20.yüzyıla uygun olduğu düşüncesindedir. Mills’in iktidar yapısı çözümlemesi karamsardır; kadın ve erkeği, kaderleri elitin toplumsal eylemlerince belirlenen piyonlar olarak görme eğilimindedir.

          Mills’e göre demokrasi, yurttaşlara söylenmekte olan bir yalandır ve işin aslı başkadır: Toplum, üçlü  bir dikta  tarafından, yani siyasi-sanayi-askeri elit tarafından, üçlü bir etkileşimle  yönetilmektedir. Bu  Sermaye-iktidar-ordu üçgeninin özellikleri ise ;

1. Karşılıklı değiştirilebilen roller içerir (Fabrika sahibi zengin bir işadamının, bir sonraki dönemde rahatça bakan olabilmesi gibi/Üçlü diktanın herhangi bir branşında dorukta olanlar, diğer branşa hızlı ve kolayca geçebilirler).

2. Benzer sosyal geçmişlere sahiptirler.
3. Hiçbir elit, tek başına güç olamaz.
4. Yoksulluk, durgunluk, ekonomik bunalım ve savaş kararları, iktidar eliti tarafından verilir.
5. Gizlilik içinde çalışmaları, temel prensipleridir.
6.  Çok yüksek bir prestije ve teknoloji gibi istediklerinin uygulanmasını sağlayacak araçlara sahiptirler.
7. Siyasal iktidar, hükümetin üst düzeylerinde yoğunlaşır.

          Günümüzde hükümet ve ekonomik sermayeyi büyük hükümetten ayırmak imkânsızdır, askeri güç ise II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yükseliştedir. O’na göre “Amerika’da bugün askeri yapı, politik yapının önemli bir parçasını oluşturmaktadır”, siyasal elitin dikkat noktası ulusal konulardan uluslar arası konulara kaymıştır, bu da büyük askeri liderlere karar verme sürecinde daha fazla söz hakkı tanımaktadır.


Ekonomi ise; aynı anda hem savaş ekonomisini hem de özel şirket ekonomisini yaşamaktadır.


 Mills, bir yandan denge kuramını yani “Hükümetin, çekişen çıkarlarının dengelenmesiyle düzenlenen bir çeşit otomatik makine olduğu”  terimini icad ederken bir yandan da  bu  teze  karşı çıkar. Amerikan sahnesindeki yakın olayların tarihsel kargaşasına bakıldığında, Mills’in siyasal elit tartışmasının tümüyle isabetli bir kehanet olduğunu söylemek mümkündür. Bütün belirtiler, toplumda iktidar paylaşılmasına ve dağılımına değil; iktidarın tekelleşmesine, toplanmasına, merkezileşmesine gidildiğini göstermektedir.
          Mills yoğun bir şekilde pragmatizmden etkilenmiştir. Mills ‘ in eserlerinin sosyolojik  olarak büyük ölçüde Max Weber ‘ den etkilendiğini görebiliriz. Mills ayrıca Marksizm’ in genel etkisini kabul etmiş , sosyologlar için önemli bir araç haline geldiğini belirtmiştir. Ayrıca Neo-Freudizm ‘ de Mills ‘ in çalışmalarının şekillenmesine yardımcı olmuştur.

D.    Toplum Tipolojisi ve Sosyal Değişime Bakışı
          Mills ‘ in toplumu nasıl kategorize ettiğini anlamak için yine eserlerine bakmak gerekiyor. Aslında yukarıda eserlerinden bahsederken bu bahis çeşitli paragraflarda geçmişti. Şimdi kısaca yine değinelim. İktidar Seçkinleri adlı eserinden de anlaşılacağı üzere toplum yukarıda büyük sermaye sahipleri , politik liderler ve askeri liderler ile üçlü diktayı oluşturmaktaydı. Onun altında patronlar yani iş sahipleri , sonra beyaz yakalılar yani orta sınıflar denilen işletmeciler, maaşlı çalışanlar, serbest meslek sahipleri, satıcılar, büro elemanları, doktorlar, mühendisler ve benzeri çalışanlar bulunurlarken mavi yakalılar denilen düşük ücretlerle çalışanlar bunlardan sonra
gelmekteydi. En altta ise işsizler ve sokaklarda yaşayanlar gelmekteydi. Orta sınıflar işverenlerle ücretli çalışanlar arasında beklenmeyen bir tampon olarak ortaya çıkmıştır ve ona göre Karl Marx sanayi toplumunda çokta geniş olan bu tabakanın ortaya çıkabileceğini tahmin edememiştir. Beyaz yakalı işçilerin çoğu Mills ‘ e göre kişisel güçlerini hızla yitirmekte olan acınası tiplerdi. Emekten uzaklaşmaları ya da yabancılaşmaları durumlarının kötülüğünü karakterize etmekteydi.   
          Mills ‘ e göre sosyoloji doğa bilimsel modelle büyülenmiş olması yüzünden toplumsal değişimi etkileme gücünü yitirmemelidir. Bu bağlamda onun sosyolojik tasarım çağrısı bu değişime hizmet etmesi için sosyolojiyi hareketlendirme ya da yenileme çabasıdır. Ona göre içinde yaşadığı toplumda sınıflar arasında mevcut olan farkların giderilmesi yani toplumun bu anlamda değişime uğraması çok zor görünüyor.

E.     Kaynakça

Margaret M. Poloma – Çağdaş Sosyoloji Kuramları
George Ritzer – Sosyoloji Kuramları
Ruth A. Wallace , Alison Wolf – Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Wikipedia
Sociology.about.com



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder