Hazırlayan :
Ersan Demirdalıç
CHARLES WRIGHT MILLS
ve SOSYOLOJİK KATKILARI
A. Kısa Hayat Hikayesi ve Eserleri
Charles Wright Mills 28 Ağustos 1916 yılında Amerika Birleşik
Devletleri ‘ nin Teksas eyaletine bağlı Wako ‘ da dünyaya geldi ve 23 yaşına
kadar burada yaşadı. Annesi ev hanımlığı
babası sigorta komisyonculuğu yapıyordu. Hayatının ilk yıllarını çok
geniş olmayan ve toplumdan yalıtılmış bir çevrede geçirmekle birlikte sırasıyla Waco, Witchita, Fort Worth, Sherman,
Dallas, Austin, ve San Antonio şehirlerinde yaşamıştır. 1934 yılında Mills Dallas Teknik Lisesi'nden mezun oldu. Mezun
olduktan sonra lisans ve yüksek lisans
derecelerini alacağı Austin ‘ deki Teksas Üniversitesi ‘ ne girdi ve buradan
sosyoloji alanında lisans ve felsefe alanında master derecesi aldı. Bu arada
ABD ‘ nin önemli dergilerinde makaleleri yayınlandı. Teksas ‘ ta çalıştığı
yıllarda sosyoloji alanında yüksek lisans öğrencisi olan Dorothy Helen Smith ile ilk evliliğini yaptı.
Bu arada Mills 1942 yılında Wisconsin Üniversitesi ‘ nden doktorasını aldı. Bu
çalışmasıyla ilgili bir takım sorunlar yaşayan Mills , Maryland Üniversitesi ‘
ne sosyoloji profesörü olarak atanmadan 1942 yılında Wisconsin ‘ den ayrıldı bu
sebeple. 1941 yılından 1945 yılına kadar Maryland Üniversitesi ‘ nde profesör
olarak çalışan Mills burada akademisyen tarihçiler Richard Hofstader, Frank Freidel ve
Ken Stampp ile arkadaş oldu. Bu dört akademisyen birçok konuda işbirliği
yaparak savaşın Amerikan Toplumu ‘ nu nasıl etkilediği üzerine çalışmalar
yaptılar.Mills Marylan ‘ da iken 1940
ların ortalarında bazı entelektüel gazete ve dergiler için gazetecilik sosyolojisi ile ilgili
katkıda bulunmaya başladı. 1945 yılında araştırma görevlisi konumunu güvence
altına aldıktan sonra New York ‘ a taşındı. Bu sırada eşinden ayrıldı. 1946
yılında Columbia Üniversitesi ‘ ne yardımcı doçent olarak atandı. Burada Max
Weber sosyolojisi ile tanıştı. 1953 yılında Karakter ve Sosyal Yapı adlı önemli
eserini çıkardı. 1947 yılında Ruth Harper ile
ikinci evliliğini yaptı ve onunla birlikte İktidarın Yeni Erkekleri
(1948), Beyaz Yakalılar (1951), ve İktidar Seçkinleri (1956) adlı eserler
üzerinde çalıştı. 1946 yılından ölümüne yani 1962 yılına kadar Columbia
Üniversitesi ‘ nde sosyoloji profesörü olarak çalıştı. Pek çok popüler ve
entelektüel dergilerde makaleleri ve düşünceleri yayınlanmıştır. En çok tanınan
ve kendisini tanıtan eserlerinden birisi
The Power Elite (İktidar Seçkinleri) , bu eseriyle ve özellikle İktidar
Seçkinleri terimiyle ABD ‘ deki siyasi
, askeri ve ekonomik seçkinleri ve onlar arasındaki sınıf ittifaklarını ortaya
koymuştur. Onu bu eseri Küba Lideri Fidel Castro ile tanışmasına vesile olmuş
ve bir müddet Küba ‘ da çalışarak Yankee adlı eserini çıkarmıştır. Diğer önemli
eseri White Collar ( Beyaz Yaka ) ‘ da Amerika ‘ daki orta sınıf hakkında
fikirler ortaya koymuştur. Bir başka eseri The Sociological Imagination (Toplumbilimsel
Düşün) ‘ de ise biografi ve tarih arasında sosyolojik bir ilişki ortaya koymaktadır.
Mills İkinci Dünya Savaşı sonrası aydınlarının sorumlulukları ile ilgilenmiş ,
kamu ve siyasetin ilgisiz kaldığı pek çok konuya katılımlarının gerektiğini savunmuştur. Hızlı bir profesyonel kariyer
yaşayan Mills 1962 yılında geçirdiği bir kalp krizi sonrası hayatını
kaybetmiştir.
B. Temel Sosyolojik Yaklaşımı ve
Metodolojisi
Reformist ve karşılaştırmalı tarihsel bir bakış açısına sahip, ABD'li muhalif
sosyologtur. Çatışmacı bakışla, toplumsal düzen bağlantısını başarıyla kurabilmiştir.
Pozitivizme karşı çıkarak, sosyolojiye daha hümanist bakmıştır. Marx ve
Weber’den çok etkilenmiş olup; “Yabancılaşma” kavramını Marx’tan almıştır. “Güç”
ve “İktidar” en önemli kavramlarındandır. Sosyal psikolojik ilkeleri hiçbir
zaman göz ardı etmemekle birlikte, bunları yapıyla ilgili sosyolojik kaygılara
bağlamayı bilmiş bir kuramcıdır. Poloma’ya göre Mills; "Sosyolojik
tasarım" (toplumsal tahayyül/sociological imagination) çağrısı ile büyük
kuramcıları eleştirmiştir. Mills'in
sosyolojik kuramında, grand teori perspektifinin yoksun olduğu 3 öğenin merkezi
önemde bulunduğu görülür:
1. Düşüncelerin,
insan tarihinde sahip oldukları önemli yer
2. Gücün
doğası ve bilgiyle ilişkisi
3. Ahlaki
eylemin anlamı ve bilginin ahlaki eylemdeki yeri
Sosyolojik
bakış açısı üç önemli soruya cevap arar:
1. Belirli
bir toplumda işler, faaliyetler nasıl örnek hale gelmektedir?
2. Bu
toplumun insanlık tarihindeki konumu nerdedir? (Tarihselciliğe yaptığı
vurguyla, Parsons’a tarihselci bir alternatif getirmektedir)
3. Bu
toplum, ne tür insan tipi üretmektedir?
Mills ‘ in sosyolojik tasarımı makroskobik ve mikroskobik bakış
açılarının bir karışımı olmalıydı. Makroskobik anlayışa göre tarihin belirli
dönemlerinde fenomen tipler ortaya koymak ve sistematik bir biçimde birbirine
bağlanan toplumsal kurumları bu tiplerle ilişkilendirmek gerekmektedir. Bu
bakış açısıyla Mills ; Weber , Marx ve
Simmel in görüşlerini desteklemekte ya da onlara katılmaktadır. Mikroskobik
anlayışa göre Mills küçük ölçekli problemler
ve doğrulamada kullanılan istatistiksel modelleri ifade eder. Mills’e göre; “Sorun ve çalışmalarımızın
siyasal ve toplumsal olarak önemi arttıkça, çözümlerimiz de daha az özenli ve
bilgimiz daha az kesin olmaktadır”. Bu ikileme getirdiği çözüm ise; bu iki
yöntem arasında mekik dokumaktır: Bu da, makroskobik düzeylerde geniş boyutlu
çalışırken, mikroskobik düzeyde yeterince kanıtlayıcı veri toplayabilmek için
inceden inceye çalışma olanağı sağlar. Mills'e göre, anlamlı bir sosyolojik
kuramla ilgilenip, tarih ve biyolojiyi veri kaynağı olarak kullanan sosyolog;
"sosyolojik tasarım"a sahiptir. Böyle sosyologlar, anlamlı bir
sosyolojik kuramla ilgilenip, iyi bir tarih ve biyoloji bilgisi ve kullanma
yeteneği ile harmanlarlar. Yani sosyolog, makro düzeyde çözümler ararken, mikro
seviyede olayları tasvir edici, tamamlayıcı verileri toplamaya gayret eder. Bu
noktada işlevselci sosyolojiye , Talcott Parsons’ın üzerinden, “kuramını
doğrulayıcı yeterince veri toplamadığı” yönüyle eleştiri getirir. Mills’in
kuramı ise, değerlendirici ve hümanistik bir kuram özelliğindedir. Mills;
biyolojik organizmalarının ve fiziksel yapılarının ve her kişilik yapısında rol
oynayan kişinin farklı konumlanmaları nedeniyle kadın ve erkeğin eşsiz yaratıklar olduklarını söylemektedir. Mills’e
göre insanlar doğaları gereği, davranışsal olarak irrasyoneldirler. Bu yüzden
kadın ve erkekler; dürtülere, politik sloganlara ve statü sembollerine
irrasyonel, duygusal tepkiler vermeye eğilimlidirler. Bu irrasyonelliği
sergilemek sosyolojinin görevi olmalıdır. Bu sergileyişle tüm insanlar
irrasyonel tepkiler vermeye daha az eğilimli olacaklardır. Bir toplum bilimcisi
olarak sosyoloğun günümüzde insan yaşamının kalitesinde bir farklılık
yaratmakla görevli olması gerektiğini düşünmekte ve sosyologları bilimcilik
tehlikesine karşı uyarmaktadır. Durkheim’ın “anomi” karşısında entelektüellere
biçtiği roller düşünülürse, bu bakımdan Mills’in Durkheim’dan etkilendiği
söylenebilir. Mills ‘ in toplum ve sosyoloji anlayışı yapısal işlevselcidir. Mills
insanların irrasyonel davranışlarına yaptığı atıfla işlevselcilerden
ayrılmaktadır. Mills kısaca bir sosyolojik tasarım düşünmüş ve bunu kısaca
sosyal psikoloji ama sosyolojik argümanları unutmadan ve çatışmacı yapısalcılık
olarak özetlemiştir ya da en azından biz böyle anlamaktayız. Mills toplumsal
yapı kavrayışlarını verirken analitik bir şekilde kullandığı toplumsal rol
kavramı , kişilik ve tolumsal yapı ya da kurumlar arasındaki ana bağlantı
haline gelir. Mills ‘ e göre Siyasal
düzen , insanların, toplumsal yapıdaki güç ve otorite dağılımını ele
geçirdikleri, kullandıkları ve etkiledikleri kurumları kapsar. Ekonomik düzen ,
insanların mal ve hizmetleri üretmek ve dağıtmak için emeği, kaynakları ve
teknik araçları örgütledikleri kurumları kapsar. Askeri düzen , insanların
meşru şiddeti örgütledikleri ve kullanımını destekledikleri kurumları kapsar. Kamuoyu
, belli bir zamanda belli bir tartışmalı
durum karşısında bu sorunla ilgilenen kişi ya da kişilerin gruplarında hâkim
olan kanaattir. Dolayısıyla bir toplumda tek bir kamuoyundan bahsetmek mümkün
değildir; sadece savaş gibi halkın tek vücut olduğu durumlarda tek bir
kamuoyundan bahsedilebilir.
Mills ‘ in çalışmaları değerlendirici ve humanistik bir sosyolojik kuram
örneğidir. Mills ‘ in insan modeli tam olarak hümanistiktir.
C. Toplum Görüşü ve Çalışmalarında Öne
Çıkan Kavramlar
Mills ‘ in toplumsal görüşünü anlamak
için eserlerine bakmak gerekiyor.
Mills Karakter
ve Toplumsal Yapı adlı eserinde sosyal psikoloji anlayışını ortaya
koymaktadır. Mills Wisconsin Üniversitesi ‘
nden tanıdığı Hans Gerth ‘ in teşvikleri
ile birlikte çalışarak oluşturduğu bu
eserinin birinci bölümünde sosyal psikolojik
perspektife bir giriş yapmaktadır. Burada
kişinin toplumsal rolü yoluyla kişilik ve
toplumsal yapı arasında bir bağlantı
kurmaktadır. Kitabın ikinci bölümünde kişilik
ve
toplumsal yapılar arasındaki ilişkiler ve bunların öğeleri üzerinde
durmaktadır.
Ona
göre kadın ve erkek olağanüstü yaratıklardır.Biyolojik ve ruhsal donanımlarını
kullanarak
kadınlar ve erkekler toplumdaki rollerini oynarlar. Kitabın üçüncü
bölümünde
Mills kişi ve kurumların ilişkilendikleri genel mekanizmaları
sorgulamaktadır.
Kurumların toplumsal denetimlerinin , dil ve diğer sembol
alanlarının
önemi üzerinde durmaktadır. Kitabın dördüncü ve son bölümünde ilgi tam
olarak
sosyal psikolojik kavrayışa ve tarihin dinamiklerine kayar. Tarihe bu kadar
atıfta bulunarak aslında çalışmalarında neredeyse tarih kullanmayan Blumer ,
Goffman
, Homanss ve Garfinkel’ i eleştirmektedir. Sosyal Psikoloji ve Sosyal Tarihin
birlikte dokunması Mills Sosyolojisi ‘ nin temel yaklaşımı olmuştur.
Mills
‘ e göre Gücün Anlamı : 1950 ler boyunca
Mills Üçüncü Dünya Savaşı ‘ nın olası sebepleri ve dünyadaki çekişmeler
üzerinde durmakla aslında onun güce duyduğu ilgiden kaynaklanmaktadır. Mills toplumsal
hayatın sürekli bir güç mücadelesinden oluştuğuna
inanır. Bu daha çok siyasal bir mücadeledir.
Beyaz Yakalılar ; Amerikan Orta
Sınıfları : Mills’e göre orta sınıf, geniş bir yelpaze olup; işverenlerle ücretli çalışanlar
arasındaki tampon sınıftır, büyük ölçüde ”yabancılaşma”nın pençesindedir.
Marx’ı hatırlarsak, Marx’a göre;
İnsanları
hayvanlar dünyasından ayıran şey, “emek”tir. Kapitalist sistemin ortaya
çıkardığı modern sanayi, insanlığın kendini emeğiyle ifade etmesini giderek zorlaştırmaktadır.
Bir çiftçi, hasatta elde ettiği ürünle, esnaf girişimiyle, doktor iyileştirdiği
hastasıyla doyuma ulaşabilir; ancak kapitalizmde sanayileşme kişisel olarak
giderek daha anlamsız işler yaratmaktadır. Bu doğrultuda kişiler kendilerini
emekleri ile ifade edemeklerinden, hem ortaya çıkan sonuca hem sürece, hem
kendilerine hem de doğaya yabancılaşmaktadırlar. İş dünyasında yaşanan
yabancılaşma, “iç dünya”ya da sirayet etmekte ve çılgınca bir eğlence
anlayışını doğurmaktadır: Kişiler sentetik heyecanların peşinde, sentetik
ilişkiler kurarlar; gerçek ve derin ilişkiler, rahatlamalar yaşanamaz. Orta
sınıf, devamlı iktidar seçkinlerinin sahip olduğu para, iktidar ve prestijin
peşindedir; ancak bunlara hiçbir zaman sahip olamayacaktır. Mills’in orta sınıf
sorununa yaklaşımındaki temel kavram, Marx’ın yabancılaşma sorunudur. Mills’e
göre prestijin en önemli yolu doğumdur; eğitimle de sağlanır ve eğitimin
süresi, prestiji belirler.
"Beyaz Yakalılar" eseri , 1950'lerde Amerika'da giderek büyüyen beyaz
yakalı orta sınıfın statüsü hakkında kaleme aldığı bir eserdir. 20. yüzyılda
büyük çaplı girişimcilerden küçük mülk sahiplerinden oluşan eski ve bağımsız
durumdaki orta sınıfın yanı sıra, şirketleşme çatısı altında toplanan Amerikan
toplumunda yeni bağımlı bir orta sınıf ortaya çıkmıştır. 1940'larda bu yeni
orta sınıf nüfusun beşte dördünü yani büyük bir oranını kaplamaktadır. Yeni
orta sınıf bir toplum yapısının önemli siyasal parçası olamamıştır. Günümüzde
ise toplumu kitle toplumu olmaya zorlayan güçlerin, arkadan gelen ikinci veya
üçüncü sınıfın hizmetlileri olma pozisyonunda kalmıştır. Mills eski orta
sınıfın bir zaman içinde olsa, toplumda bağımsız bir iktidar tabanı
oluşturduğunu belirtmekle birlikte, yeni orta sınıfın bu yeteneği göstermediğini
belirtir. Ayrıca Mills Beyaz yakalıların bağımsız bir siyasal görünümü olmayan
ve olacağa da benzemeyen bir yeni orta sınıf oluşturduğuna dikkat çeker.
Mills, orta sınıf işçilerinin ve
hatta serbest meslek sahiplerinin; genelde kendi yaşamlarını kontrol edecek bir
kişisel güçten ve ulusu şekillendirebilecek bir politik güçten yoksun
olduklarını belirtmektedir.
İktidar Seçkinleri:
Amerikan toplumunda güç, iktidar seçkinleri analizi üzerine odaklanır. Nitekim
Mills' e göre iktidar , 19. yüzyılda ve tarih olarak 1886 yılında Yüksek
Mahkemenin şirketleri koruyan kararından sonra ekonomik, idari ve siyasi yönden
birbirleriyle bağlantılı iki veya üç büyük şirketin egemenliği altına girmiş,
ekonomik alanda alınacak en önemli kararlarda iktidar bu şirketlerin eline
geçmiştir. Wright Mills, önceki elit kuramcıların aksine elit yönetimi
kaçınılmaz yönetim biçimi olarak görmez, ayrıca seçkinlerin doğuştan seçkin bir
karakterle dünyaya geldikleri gibi bir görüşe itibar etmez. Seçkinlerin
arasından bazıları iddia edilen özelliklere sahipse bu doğuştan değil, sahip
olunan ayrıcalıklı yaşam koşullarından kaynaklandığını belirtmiştir.
Mills, kuramının tarihin her dönemi
için geçerli olamayacağını söylemiş olmakla birlikte; büyük ölçüde 20.yüzyıla
uygun olduğu düşüncesindedir. Mills’in iktidar yapısı çözümlemesi karamsardır;
kadın ve erkeği, kaderleri elitin toplumsal eylemlerince belirlenen piyonlar
olarak görme eğilimindedir.
Mills’e göre demokrasi, yurttaşlara
söylenmekte olan bir yalandır ve işin aslı başkadır: Toplum, üçlü bir dikta tarafından, yani siyasi-sanayi-askeri elit
tarafından, üçlü bir etkileşimle
yönetilmektedir. Bu
Sermaye-iktidar-ordu üçgeninin özellikleri ise ;
1.
Karşılıklı değiştirilebilen roller içerir (Fabrika sahibi zengin bir
işadamının, bir sonraki dönemde rahatça bakan olabilmesi gibi/Üçlü diktanın
herhangi bir branşında dorukta olanlar, diğer branşa hızlı ve kolayca
geçebilirler).
2.
Benzer sosyal geçmişlere sahiptirler.
3.
Hiçbir elit, tek başına güç olamaz.
4.
Yoksulluk, durgunluk, ekonomik bunalım ve savaş kararları, iktidar eliti
tarafından verilir.
5.
Gizlilik içinde çalışmaları, temel prensipleridir.
6.
Çok yüksek bir prestije ve teknoloji
gibi istediklerinin uygulanmasını sağlayacak araçlara sahiptirler.
7.
Siyasal iktidar, hükümetin üst düzeylerinde yoğunlaşır.
Günümüzde hükümet ve ekonomik
sermayeyi büyük hükümetten ayırmak imkânsızdır, askeri güç ise II. Dünya
Savaşı’ndan bu yana yükseliştedir. O’na göre “Amerika’da bugün askeri yapı,
politik yapının önemli bir parçasını oluşturmaktadır”, siyasal elitin dikkat
noktası ulusal konulardan uluslar arası konulara kaymıştır, bu da büyük askeri
liderlere karar verme sürecinde daha fazla söz hakkı tanımaktadır.
Ekonomi
ise; aynı anda hem savaş ekonomisini hem de özel şirket ekonomisini
yaşamaktadır.
Mills, bir yandan denge kuramını yani “Hükümetin,
çekişen çıkarlarının dengelenmesiyle düzenlenen bir çeşit otomatik makine
olduğu” terimini icad ederken bir yandan
da bu
teze karşı çıkar. Amerikan
sahnesindeki yakın olayların tarihsel kargaşasına bakıldığında, Mills’in
siyasal elit tartışmasının tümüyle isabetli bir kehanet olduğunu söylemek
mümkündür. Bütün belirtiler, toplumda iktidar paylaşılmasına ve dağılımına
değil; iktidarın tekelleşmesine, toplanmasına, merkezileşmesine gidildiğini
göstermektedir.
Mills yoğun bir şekilde pragmatizmden
etkilenmiştir. Mills ‘ in eserlerinin sosyolojik olarak büyük ölçüde Max Weber ‘ den etkilendiğini
görebiliriz. Mills ayrıca Marksizm’ in genel etkisini kabul etmiş , sosyologlar
için önemli bir araç haline geldiğini belirtmiştir. Ayrıca Neo-Freudizm ‘ de
Mills ‘ in çalışmalarının şekillenmesine yardımcı olmuştur.
D. Toplum Tipolojisi ve Sosyal
Değişime Bakışı
Mills ‘ in toplumu nasıl kategorize
ettiğini anlamak için yine eserlerine bakmak gerekiyor. Aslında yukarıda
eserlerinden bahsederken bu bahis çeşitli paragraflarda geçmişti. Şimdi kısaca
yine değinelim. İktidar Seçkinleri adlı eserinden de anlaşılacağı üzere toplum
yukarıda büyük sermaye sahipleri , politik liderler ve askeri liderler ile üçlü
diktayı oluşturmaktaydı. Onun altında patronlar yani iş sahipleri , sonra beyaz
yakalılar yani orta sınıflar denilen işletmeciler, maaşlı çalışanlar, serbest
meslek sahipleri, satıcılar, büro elemanları, doktorlar, mühendisler ve benzeri
çalışanlar bulunurlarken mavi yakalılar denilen düşük ücretlerle çalışanlar
bunlardan sonra
gelmekteydi.
En altta ise işsizler ve sokaklarda yaşayanlar gelmekteydi. Orta sınıflar
işverenlerle ücretli çalışanlar arasında beklenmeyen bir tampon olarak ortaya
çıkmıştır ve ona göre Karl Marx sanayi toplumunda çokta geniş olan bu tabakanın
ortaya çıkabileceğini tahmin edememiştir. Beyaz yakalı işçilerin çoğu Mills ‘ e
göre kişisel güçlerini hızla yitirmekte olan acınası tiplerdi. Emekten
uzaklaşmaları ya da yabancılaşmaları durumlarının kötülüğünü karakterize
etmekteydi.
Mills ‘ e göre sosyoloji doğa
bilimsel modelle büyülenmiş olması yüzünden toplumsal değişimi etkileme gücünü
yitirmemelidir. Bu bağlamda onun sosyolojik tasarım çağrısı bu değişime hizmet
etmesi için sosyolojiyi hareketlendirme ya da yenileme çabasıdır. Ona göre
içinde yaşadığı toplumda sınıflar arasında mevcut olan farkların giderilmesi
yani toplumun bu anlamda değişime uğraması çok zor görünüyor.
E. Kaynakça
Margaret
M. Poloma – Çağdaş Sosyoloji Kuramları
George
Ritzer – Sosyoloji Kuramları
Ruth
A. Wallace , Alison Wolf – Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Wikipedia
Sociology.about.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder