7 Ocak 2015 Çarşamba

Herbert Blumer



                                                                                        Hazırlayan : Ersan Demirdalıç

Herbert Blumer ve Sosyolojik Katkıları :
A.    Kısa Yaşam Hikayesi ve Eserleri :
          Herbert George Blumer  sosyoloji kariyerinin neredeyse tamamında bir yandan sembolik etkileşimci olarak görünürken  diğer yandan da bu kuramın  toplumsal araştırma yöntemleri üzerinde duran bir Amerikalı Sosyolog olarak tarihe geçmiştir. Sembolik etkileşim yaklaşımının en önemli kurucularından olan George Herbert Mead ‘ in bu anlamda geliştirdiği bakış açısının devamını sağlayan ve onun en hevesli öğrencilerinden birisi olan Blumer ,  bir öğretmenin ölümünden sonra devamlılığını sağlayan ve onun felsefesini daha da yukarı çeken bir örnek olması yönüyle de oldukça önemlidir. Kısacası Blumer aslında bir Mead projesidir. Mead ‘ in öğrencisi olması sebebiyledir ki olması gerekeni olmuş ve zamanının en önde gelen sembolik etkileşimcisi olarak Sembolik Etkileşim adlı   sembolik etkileşimin en net teorik ifadesi olarak bilinen kitabını yazmıştır. Bu eseri boyunca toplumsal gerçekliğin yaratılmasının sürekli yenilenen ve devam eden bir süreç olduğundan bahsetmektedir. Blumer ayrıca pozitivist sosyal araştırmalar ve onların savunucularına yaptığı olumsuz eleştirilerle de ele alınmıştır çoğu zaman. Buraya kadar anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere Mead’ siz bir Blumer anlatımı mümkün değil. Bu sebeple de anlatımda sadece Blumer’ den  değil  mutlaka Mead ve mensup oldukları Chicago Okulu’ ndan da zaman zaman bahsedeceğim. Fakat öncelikle Blumer’ in kısa hayat hikayesine değinelim :
          Blumer 7 Mart 1900 tarihinde ABD’ nin Missouri eyaletine bağlı St. Louis şehrinde dünyaya geldi ve Missouri’ deki Webster Groves ta bir çiftlikte ailesinin yanında büyüdü. Babası sadece çiftçilik yapmadı aynı zamanda her gün St. Louis’ e giderek bir kabinet yapım işinde çalışmaya başladı. Blumer Webster Groves Yüksek Okulu’ nu bitirdikten sonra 1918-1922 yılları arasında Missouri Üniversitesin’ e gitti. Burada bir sosyolog olan Charles Elwood ve bir psikolog olan  Max Meyer gibi  bilim insanlarıyla tanışma ve çalışma fırsatını yakaladı. 1925 yılında Chicago Üniversitesi’ ne geçen Blumer , burada hayatını tam anlamıyla değiştiren ve etkileyen sosyal psikolog George Herbert Mead  , sosyologlar WI Thomas ve Robert Park ile karşılaştı. 1928 yılında doktorasını tamamladıktan sonra,  Chicago Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak ders vermeye başladı. Böylece bundan sonraki çalışmalarında Mead’ in kontrolü ve etkisi altında kalacaktı. Blumer 1927-1952 yılları arasında aynı enstitütüde eğitim vermiştir. Blumer 1930-1935 arasında Amerikan Sosyoloji Derneği’ nde sekreter sayman olarak , 1941 – 1952 yılları arasında Amerikan Sosyoloji Gazetesi’ nde editör olarak çalışmıştır. 1952 yılında Chicago Üniversitesi’ nden California  Üniversitesi’ ne yeni kurulan sosyoloji bölümüne başkanlık etmek üzere geçti. İkinci Dünya Savaşı sırasında kendisine çelik endüstrisinde  hakemlik rolü verildi. 1967 yılındaki emekliliğine kadar California Üniversitesi’ ndeki sandalyesinde çalışmaya devam etti. 1986 yılındaki aktif emekliliğine kadar Blumer yazmaya ve araştırmaya profesör olarak devam etmiştir. Bu durum 13 nisan 1987’deki ölümüne kadar devam etmiştir. Blumer 1925 – 1933 yılları arasında profesyonel olarak Chicago Cardinals takımında Amerikan Futbolu oynamıştır.   


En önemli eserleri :
"Sosyolojik Analiz ve Değişken " : Amerikan Sosyoloji İnceleme, Cilt 21, No. 6. (Aralık, 1956)
 Sembolik Etkileşim: Perspektif ve Yöntem (1969)
 Sosyal Bilimlerde Araştırma ve  Eleştiri: (1939)
 George Herbert Mead ve İnsan Davranışı (2004)
 "Filmler ve Davranış" (1933)

B.     Temel Sosyolojik Yaklaşımı :
1.      Sembolik Etkileşim Yaklaşımı : Bu konunun daha iyi anlaşılması için sembolik etkileşim yaklaşımı üzerinde durmamız gerekmektedir. Sosyolojide araştırma yöntemlerinden birisi olan yorumlayıcı sosyolojinin öncüleri insan topluluklarını incelemenin tek yolunun ya da en iyi yolunun bilim ve pozitivist yaklaşım olduğu fikrine katılmamaktadır. Bunun sebebi insanların doğal dünyanın diğer elementler gibi aynı eksen etrafında dönen ölçülebilir varlıklar olmamasıdır. Yani insanlar doğrudan gözlemlenemeyen anlamları davranışlarına yükleyen aktif yaratıklardır. Bu sebeple sosyologlar insanların sosyal dünyalarına atfettikleri anlamlar üzerine odaklanarak toplumu incelemek anlamına gelen yorumlayıcı sosyoloji denilen bir araştırma kaynağı geliştirmişlerdir. Bu yorumun ilk temsilcisi, ilk işaretlerini veren Max Weber’ dir. Weber sosyolojinin esas noktasının insanların günlük hayatlarında oluşturdukları anlamı anlamak ( verstehen ) olduğunu savunmuştur. Sembolik etkileşim ise yorumlayıcı sosyolojinin kuramsal yaklaşımıdır. Yapısal işlevsel yaklaşım ve sosyal çatışma yaklaşımı toplumu bir bütün olarak ele alan ve sosyal yapılara çok geniş bir şekilde odaklanan makro düzey yönelim içermektedir. Makro düzey derken bir şehri yukarıdan gözlemlemek ve mesela karayollarının insanların bir yerden bir yere gitmelerini nasıl sağladıklarını veya yerleşim yerleri arasındaki sosyal farklılıkların yerleşim bölgelerini nasıl oluşturduklarını anlamaya çalışmak gibidir. İşte sembolik etkileşimcilerin yaptıkları buna itiraz ederek başlayan bir süreç ve bunun sonunda şehre tepeden genel olarak bakmak değil de daha aşağılara inerek sokak sokak , birey birey değerlendirmek örneğin yayaların evsiz insanlara karşı tutumlarını izlemek gibi sokak bazında gerçekleşir. Bu durumda sembolik etkileşim yaklaşımı toplumu bireylerin günlük etkileşimlerinin bir ürünü olarak gören kuramı oluşturmak için bir çerçevedir. Bu çerçeve elbette bilimsel ve özellikle yorumsal  yönleriyle oluşan bir çerçevedir. İnsanlar kitaplardaki kelimelerden bir göz kırpmasına kadar her şeye bir anlam yükledikleri bir semboller dünyasında yaşamaktadırlar. Sembolik etkileşim yaklaşımı köklerini bir olayı ona dahil olan insanların bakış açısından anlamak gerektiğinin önemini vurgulayan Max Weber’ in düşüncelerinden almakla birlikte kişiliklerimizin toplumsal deneyimlerimiz sonucu oluştuğu fikrini
ortaya koyan George Herbert Mead tarafından temellendirilmiş ve biraz sonra metodolojisini ortaya koyacağımız Mead’ in öğrencisi Blumer tarafından teori haline getirilmiştir.    
          Sembolik etkileşim yaklaşımı her türlü insan iletişiminde sembollerin ve dilin oynadığı rolü ortaya koyan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre insanlar sembollerle iletişim kurarlar ve bireysel olduğu kadar toplumsal gerçeklikte insanlar arasındaki anlamlı etkileşimden doğar , bunlar sembolik etkileşimle yorumlanır dolayısıyla kişinin gerçekliğe bakış açısı sembolleri nasıl yorumladığına bağlıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Sembolik etkileşimcilik, diğer işlevselcilik teorileri gibi makro sosyoloji alanında değil, mikro sosyoloji alanında çalışmış, bireylerin günlük hayattaki davranışlarıyla ilgilenmiştir. Sembolik etkileşim bireyi önemser bu sebeple bireyin yıldızını yükseltmiştir. Sosyal yapılardan ziyade birlikte eylem kavramını kullanarak bireysel eyleme vurgu yapar.
          Sembolik etkileşime Max Weber’ le soyut bir giriş yapılırken  ,  Cooley ve Thomas önemli katkılar yapmış fakat esas 20.yy'ın başlarında yaşamış olan George Herbert Mead, bu bakış açısının en etkili kurucusu olmuştur. Mead, nesnel dünyanın gerçekliğini ve onun insanoğlunun gelişimindeki rolünü kabul etmiş fakat, aynı zamanda bu nesnel dünyanın içinde yer alan insanın öznel yorumuna da yer vermiştir. Mead'in görüşlerini yöntem haline getiren kişi Mead'in öğrencisi Herbert Blumer'dir.
Blumer, iç ve dış güçlere vurgu yapmıştır. İnsan bir şeyi anlamlandırma aşamasında iç ve dış güçlerin etkisi altındadır. İnsanoğlu Blumer'in “kendini belirtme” diye adlandırdığı süreç aracılığıyla  dikkat ettiği nesneleri bir araya getiren, bilinçli bir aktördür. Sembolik etkileşim toplumsal yapıyı ihmal etmesi yönüyle bir çok eleştiri almıştır. Sembolik etkileşimcilik terimi Blumer’ e aittir. Bu terim bunu savunan ve ortaya atıp geliştiren bilim adamlarının çoğunun Chicago Üniversitesi’ nde çalışan bilim adamları olması sebebiyle Chicago Okulu’ na aidiyette taşımaktadır.
          Sembolik etkileşim Psikoloji geleneğinden gelen bir Amerikan sosyolojisi ekolüdür. William James , Mark Baldwin ve John Dewey gibi Amerikalı sosyal psikologların çalışmaları sosyal psikolojik kuramın gelişmesini sağlayan Cooley’ i etkilemiştir. Elbette birey davranışlarına yüklenen anlamlar üzerine çalışan bir sistemin psikolojisiz yaşaması mümkün değildir. Buda sosyal psikolojinin önem kazanmasına  sebep olmuştur. O halde şimdi Blumer’ e kadar kim ne deyip işleri nerelere getirmişler kısaca bir göz atalım :
·         Max Weber : Bir olayı ona dahil olan insanların bakış açısından anlamak gerektiğinin önemini vurgulayarak yorumlayıcı bakış açısının ve mikro düzey yönelim çalışmalarını başlatmıştır.
·         Cooley : İnsanların birbirleri hakkındaki tasarımlarının toplumun katı gerçekleri olduğunu ileri sürer. Böylelikle öznel dünya gerçekliğini anımsatır.
·         Thomas : Nesnel gerçekleri ihmal etmeksizin özneli incelemenin gereğini vurgulamıştır. Böylece Thomas sosyologlara insanların olgulara yüklediği öznel anlamların nesnel sonuçlara sahip olduğunu belirtmektedir. Sosyal psikoloji gerçekliğin  her iki boyutunun da farkında olmalıdır.  
·         George Herbert Mead : Mead sosyolojik düşünce için hem nesnel hem de öznel davranışın önemini vurgulayan bir yaklaşımı kabul etmiş ve geliştirmiştir. H. Mead’in “Self”(benlik), “I”(kişisel ben) ve “Me”(sosyal ben) ile ilgili görüşleri sembolik etkileşimciliğin temeli sayılmaktadır.
          Blumer’ in çalışmaları , Mead’ in yoğun etkisi altındadır. Bu etki Blumer’ in  
kurama yaptığı katkıları ele almadan önce Mead’in sembolik etkileşimciliğin klasik formülasyonunu kısaca tekrar etmemizi gerektirmektedir.
·         Herbert Blumer ( Önce kısaca ) : Mead'in öğrencisidir. İnsanların neden belli biçimlerde davrandıklarını anlamak istemiş, laboratuvar deneylerine başvurmuştur. Yapı, süreç ve metodoloji adımlarında katkıda bulunmuş bu kurama.
          Yapı: Deli gömleğidir. Toplumsal roller, otorite gibi zorlayıcı etkenler olsa da, insan davranışlarını sadece bunların etkilemediğini söyler. Saha çalışmaları, etnografya, niteliksel sosyoloji, yani "keşfetmek" ve "yakından incelemek" yöntemlerini kullanır. 
2. Mead’ in Sembolik Etkileşim Yaklaşımı ve Benlik Tanımı :  1863-1931 yılları arasında yaşayan George Herbert Mead sosyal deneyimin bir bireyin kişiliğini nasıl geliştirdiğini açıklamak için sosyal davranışçılık kuramı nı geliştirmiştir.
          Mead’ in temel kavramı benliktir. Benlik bir bireyin öz farkındalıktan oluşan kişiliğinin bir parçasıdır. Mead benliğin sosyal deneyimin bir sonucu olduğunu yani doğuştan gelen bir yetenek olmadığını savunmuş ve açıklamıştır. Çünki benlik vücudun bir parçası değildir ve bu sebeple doğuşla beraber insanın getirdiği bir organı değildir. Mead insan kişiliğinin biyolojik olarak getirilen özelliklerle yönlendirilemeyeceğini savunmaktadır. Bundan sonra Mead benliğin kişilerin diğer bireylerle iletişime girdikçe gelişebileceğini belirtmektedir. Hayattan izole edilmiş çocukların yıllar sonra sosyal hayata bırakıldıklarında sadece fiziksel olarak büyümüş olmaları fakat benliklerinin olduğu yerde kaldığını görmek bunun en büyük delilidir. Diğer yandan Mead sosyal deneyimin sembollerin değişimi ile gerçekleştiğini belirtmiştir. Sadece insanlar kendilerini anlatmak ya da anlam oluşturmak için mesela kahkaha atarlar , gülümserler ya da el sallarlar … İnsanlar neredeyse her hareketten bir anlam çıkartırlar. Anlam çıkartma çabası ise diğer insanların niyetini anlamaya sebep olur. Kısacası insanların davranışlarından sonuçlar çıkartıp niyetlerinin ne olduğunu tahmin edebiliriz. Mead’ e göre bir niyeti anlamak durumu başkalarının bakış açısından değerlendirebilmeyi gerektirir. İnsanlar Semboller kullanarak  kendilerini diğer insanların yerine koymaktadırlar. Yani harekete geçmeden diğerlerinin bizim hakkımızda ne düşündüğünü anlayabiliriz. Mead’ in başkasının rolünü üstlenme olarak tanımladığı tüm sosyal etkileşimler kendimizi başkalarının göreceği gibi düşünmeyi içerir. Diğer insanlar kendimizi görüp anlayabileceğimiz bir aynadır. Kendimiz hakkında ne düşündüğümüz diğerlerinin bizi nasıl gördüğü ile şekillenir. Mesela çevremizdeki insanlar bizi zeki olarak tanımlıyorsa biz de zeki olduğumuzu düşünürüz. Bu anlamda Cooley aynada akseden ben terimini insanların  bizi nasıl gördüğünü düşünmemize dayanan benlik imajı olarak tanımlar.
Özne BEN ve Nesne BEN : Mead’ in üzerinde önemle durduğu bir diğer nokta da başkasının rolünü alarak kendimizi fark etmektir. Bu şu demek oluyor ; benlik iki bölümden oluşmaktadır. Benliğin bir bölümü özne olarak çalışırken diğer bölümü ise başkalarının bizi nasıl gördüğünü hayal etme şeklinde çalışır yani bir nesne olarak çalışır. Tüm sosyal deneyimler bu iki unsura sahiptir. Özne ben ile bir şey yapma girişiminde bulunur , nesne ben ile hareketimizi diğerlerinin bize nasıl tepki verdiğine göre şekillendiririz.
Benliği Geliştirmek ve Toplumsallaşmak ( sosyalizasyon ) : Benliği geliştirmek diğer insanların rolünü üstlenmekle mümkündür. Çocuklar bunu taklit yoluyla yaparlar. Altında yatan nedenleri anlamadan sadece taklit ederler ve bu durumda kendilerine ait bir benlikleri oluşmamıştır henüz. Çocuklar dili ve sembolleri kullanarak bu işe başlarlar ve böylece oyun başlamış olur. Anne ve baba gibi davranmak çocukların  dünyayı ailelerinin bakış açısından hayal etmesine sebep olur. Sonradan çocuklar başka bireylerin rollerini üstlenmeye başlarlar. Bu durum mesela onları oyuncaklarla oynanan basit oyunlardan saklambaç , yakalamaca , futbol veya basketbol gibi daha karmaşık diğer bireyleri de içine alan takım oyunlarına yönlendirir. Pek çok çocuk sekiz yaşlarında  bir takım oyununda gerekli olan sosyal deneyimini tamamlamış olur. Benliğin gelişmesini tamamlaması için son bir aşama daha vardır. Kendimizi değerlendirmede referans olarak kullandığımız yaygın kültürel normlar ve değerler. Hayat devam ettikçe benlik sosyal deneyimlerle değişmeye devam eder. İnsan sürekli olarak çevresi ile iletişim kurar. Mead’ e göre insan kendi sosyalizasyonunda anahtar bir role sahiptir.

Play ve Game veya  Mead'e göre toplumsallaşma nedir ?
     Mead, bireylerin toplumsallaşmasının Play ve Game olmak üzere iki aşamada gerçekleştiğini savunmaktadır. Mead’e göre benlik, kişiler “diğerlerinin rollerini almayı” öğrendikçe ya da “oynamaktan” çok onlara katıldıkça gelişir. “Oyunda” play çocuk, yalnız kendi davranışının farkındadır. Oyuncak bir bebek ya da kamyonla oynarken, çocuğun başkalarınca oynanan rollerin farkında olmasına gerek yoktur. Fakat bir oyuna (game) katıldığında, oyuna katılan başkalarının rollerini de düşünmek zorundadır. Bu, her bir oyuncunun yine oyuncu olan diğerlerinin gerçekleştirilen davranış ve beklenen davranışlarının bilincinde olmasının gerektiği bir futbol oyununda görülebilir. Oyun (play) evresinde çocuklar son derece yaratıcı davranır, oyun kuralsızdır ve tek başına gerçekleştirilebilir. Bu evredeki hareketler “anlamsız”dır, yani çocuk “diğerlerinin tavırlarını alma” yeteneğine sahip değildir. Mead’e göre anlam, yani düşüncenin konusu olan nesne, bireyin bu nesneye kendi tepkisi olarak başkalarının tavrını taklit ederek o tavrı alması sırasındaki deneyiminden doğar. Anlam, farklı tavırların bir araya gelmesi ve taraflarca aynı anlamın verildiği özel simgelerin kullanılmasıdır. Daha ileri yaşlarda bireyler öğrenme davranışına “Game” ile devam etmektedir. “Play”in aksine “Game”de birden fazla oyuncu gerekmektedir ve karşıdaki kişinin davranışları önemlidir. “Game”de oyuncunun uyması gereken kurallar var, kişi bu kurallara uygun roller üstlenir.

      Sembolik etkileşim teorisi eğitim kurumlarını benliğin gelişimi ve rollerin öğrenilme-sini etkileyen toplumsal bir mekan olarak inceler. Okullarda biçimlenen benlik tanımı hem sınıfta hem dışarıda etkili olur. Örneğin; öğretmen öğrencileri sınavlarda alınan notlara dayanarak zeki olanlar ve zeki olmayanlar şeklinde sınıflandırabilir. Onun tanımlamaları öğrenciler tarafından içselleştirilir. Öğrencilerde toplumsal etiketlerin yarattığı beklentilere uygun davranmaya başlarlar. Şöyle ki; kendisine zeki denilen öğrenciler daha zekice hareket etmeye özen gösterirken, zor öğrendiği ifade edilen öğrenciler ise öğrenme konusunda daha isteksiz olacaklardır. Bu durum onların ilerideki iş hayatını da etkileyecektir.
        

Blumer’ in Sembolik Etkileşimciliği : Blumer’ e göre sembolik etkileşimcilik aşağıdaki üç önermeye dayanır :
1.      İnsanlar şeylere karşı , şeylerin kendilerine ifade ettiği anlamlara göre tavır alırlar.
2.      Bu anlamlar birinin muhataplarıyla olan etkileşiminden çıkarsanır.
3.      Bu anlamlar yorumsal bir süreçte değişime uğrar.
                       Bir nesnenin kendisinde kişiye nesnenin anlamıyla ilgili bilgi veren bir özellik       yoktur. Bir köpeğe anlam yüklenmesi örneğini alalım. Bazıları için sokakta gördüğü köpek korkunç , hastalıklı , saldırgan ve ısırmaya hazır bir hayvan ; bazıları içinse sevimli , zavallı , korunmaya muhtaç , sadık ve zararsız bir hayvandır. Bir insanın sokakta gördüğü bir köpek yüzünden korkarak yolunu değiştirmesi ya da gördüğü köpeğin yanına giderek okşayıp sevmesi ve ona yiyecek vermeye çalışması gibi oluşan davranış farklarının sebebi insanların köpeğe karşı yüklemiş oldukları farklı anlamlardan kaynaklanmaktadır. Bu anlamlar başkalarıyla girilen etkileşimlerden kaynaklanmaktadır. Mesela ebeveyni hayvan sever olan  bir çocuğun böyle bir ortamda büyümesiyle beraber kendisinde de hayvanlara ve özellikle de köpeklere karşı bu sevimli ve merhametli bakış açısı oluşacaktır. Ama çocuğun ailesi hayvan sever olmayan ve de köpekten korkan bir yapıya sahipse o zaman çocuktan da başka bir şey beklenmemelidir. Fakat gün gelir mesela köpeği seven ve korkmayan bir çocuk bir gün sokakta bir köpeğin bir başka kimseye saldırıp onu ısırdığını görürse o zaman bu çocuğun köpeğe yani nesneye yüklediği anlamda değişime uğrayabilecektir. Kısacası anlamlandırma ya da yorumlama kesinlikle otomatik veya doğuştan gelmemektedir. Yaşam sürecinde diğerleriyle girilen ilişkiler sonucunda ortaya çıkmaktadır. Yorumlama sürecine bir başka örnek çok iyi iki arkadaş olan A ile B arasında geçen şu olay olabilir : A ile B aynı evi paylaşan iki öğrencidir. A çok iyi  ızgara yapabiliyor. Bir gün B ye ızgara yapmayı öğretiyor. B ızgara yapmayı öğreniyor ve arkasından A , B ye her gün ızgara yapması konusunda talepte bulunuyor. Bunun üzerine B , A’ nın kendisine ızgara yaptırmasının sebebini kafasında şüphelerle düşünmeye başlıyor ve sonunda A’nın kendisini kullandığını ve sürekli olarak ona akşam yemeklerini yaptırmak niyetiyle ızgara yapmayı öğrettiğini düşünerek A ile tüm ilişkilerini bitiriyor ve ortak evden ayrılıyor. Evet B böyle düşündü ve böyle bir karar aldı. Ama B şöyle de düşünebilirdi ; A , B’ ye bir iyilik yaptı ve B’ ye ızgara yapmayı öğretti , sağolsun A. Daha sonra B’ nin işi pekiştirmesi için ona hergün ızgara ve yemek yapmasını talep etti. Bu durumda B böyle düşündüğünde A ile sorun yaşamayacaktı. Ancak bu yorumlamada etkili olacak unsurlar vardır. Bunlardan birisi A’ nın ızgara yapmayı öğrettikten sonra B’ ye yaptığı uygulama sonucunda B’ nin A’ nın bu hareketine yüklediği anlama paralel olur. Bu etken Blumer’ e göre iç güçler olur. B kendi içinde kendi kendine göre yargıya varır. Ancak diğer etken yani ‘’dış güçler’’ de yorumlama sürecinde etkilidirler. Kendinden önce kuşatılmış çevre yani bireyin etkilerini bu temele oturttuğu gerçek tablo. Bireyin kendi kendini yorumlaması yani kendini belirtme süreci toplumu ya da önceki deneyimlerini göz önüne alış aşaması işlevciliğin kapsamına girer. İnsanın eylemleri yorum ve anlamlarla çevrelenmiştir. Bu eylemlerin diğerlerinin eylemleriyle bir araya gelmesi işlevselcilerin toplumsal yapı dedikleri şeyi oluşturur. Blumer’in eylemi ‘’birlikte eyleme katılan insanlar, toplumsal yapıyı oluştururlar’’ diye tanımlamıştır. Sosyal gruplar mesela aile birlikte eylemde bulunan birlikteliklerdir, ancak durağan değillerdirler. Örneğin; anne baba ve çocuktan oluşan bir aile çocuk iki aylıkken ki evlilik ilişkisi ile çocuk altı yaşına geldiğindeki evlilik ilişkisi aynı değildir. . Blumer; ‘’grup yaşamını yaratıp ayakta tutan kurallar değildir. Grup yaşamındaki toplumsal süreç kuralları yaratır ve ayakta tutar’’ demiştir.
C. Toplum Anlayışı : Blumer için toplum üzerine çalışmak birlikte eylemin incelemesidir. Toplum kişilerarası sembolik etkileşimin bir sonucudur. Sembolik etkileşim yaklaşımı insanların birbirlerine yalnızca etki tepki göstermeleri değil birbirlerinin davranışlarını yorumlamaları şeklindedir. Bir kişinin tepkisi karşısındakinin davranışına yüklediği anlama verdiği bir yanıttır. Bireylerin eylemleri grubun eylemlerini başlatır. Blumer’ in sembolik etkileşimi bir takım temel düşünceleri içermektedir. Bunlar :
a.  İnsan eylemleri etkileşim sonucu bir araya gelerek toplumsal yapıyı oluşturur.    
b.  Etkileşim başka insanların etkinliklerine verilen tepkilerden oluşan etkinliklerden oluşur.
c. Nesneler içsel anlam taşımazlar , biz onlara anlam yükleriz. Nesneler üç geniş kategoriye ayrılabilirler :
1. Tahta , ot , kamyon , sığır   gibi fiziksel nesneler
2. Anne , baba , hoca , kardeş gibi toplumsal nesneler
3. Hak , hukuk , kanun , değer yargıları gibi soyut nesneler

Kültürler arası bakış açısı ile bakıldığında fiziksel nesnelerin anlamlarının bile çoğu zaman toplumsal kökenli olduğu gözlemlenir. Mesela Hindistan’ da sığır kutsal olurken Türkiye’ de et ve süt veren bir fayda olarak algılanır.
d. İnsanların kendileri de bazen nesne durumuna geçebilir. Mesela bir adam kendisini koca , baba , bir öğrenci olarak algılayabilir. Bu anlamlandırmalarda yine etkileşimler sonrasında olmaktadır.
e. İnsan eylemi kadın ve erkeğin yorumsal bir eylemidir. Bu yorum dilek, inanç, amaç, diğerlerinin eylemleri, beklentiler, kendi imajı vs. gibi durumlar ışığında oluşturur.
f.  Çoğu durumda birlikte eylem tekrarlanan ve istikrarlıdır ki çoğu sosyologlar bunu kültür ve toplumsal düzen olarak adlandırıyor. Birlikte eylem farklı kişilerce sergilenen farklı eylemlerin toplumsal örgütlenişi olarak tanımlanabilir.
D. Metodolojisi : Blumer’ in sembolik etkileşim yaklaşımına  yaptığı en önemli katkı bu bakış açısının metodolojisini geliştirmiş olmasıdır.
                   Mead sembolik etkileşim için yöntem belirtmemişti. Metodoloji, ya da bilimsel sürecin mantığı, sosyologların bilimsel kuram arayışına girmelerine izin verir. Ancak Blumer çağdaş sosyolojideki metodolojiyi gelişmiş statiksel tekniklerle özdeşleştirme eğilimini eleştirerek bu çözümlemenin metodolojinin sadece bir yanı olduğunu gözlemler. Toplumsal ve psikolojik araştırmayı da bu sürecin protokolü olarak görür ve ampirik dünya için doğru sonuçlar vermeyeceğini düşünür. Bu bakımdan araştırma tekniklerine aşırı bağımlılığı eleştirerek doğrudan ampirik dünyaya dönmeyi önerir. Blumer ‘’ampirik gerçekliğe giden yol sorgulama yönteminin uyarlanmasında değil, ampirik toplumsal dünyanın sınanmasında yatar’’ demiştir. Bu ampirik toplumsal dünya insanlardan ve insanların yaşamları boyunca bulundukları günlük etkinliklerden oluşur.

          Blumer toplumsal fenomenin doğrudan incelenmesini sağlayabilecek iki araştırma biçimi önerir. Açıklama ve sorgulama.
          Açımlama; araştırmacıya problemin nasıl ortaya konacağını anlama, uygun verilerin neler olduğunu öğrenme, kişilerin yaşam alanına ilişkin öğrendikleri ışığında kavramsal amaç geliştirme olanakları sağlar. Amacı net bir görüntü elde etmektir. Bu yöntem Blumer’in anlamlandırıcı dediği kavramları ortaya çıkarır. Bunlar; kültür, kurum, ahlak değerleri vs. gibi etmenlerdir.
          Sorgulama; araştırmacı ampirik göstergeler ışığında kavramları yaratıcı bir gözle inceleyebilir. Blumer, sorgulamayı fiziksel bir nesne üzerinde karşılaştırır. Onu alıp yakından bakabiliriz, ne olduğuna ilişkin sorular sorabiliriz, başa dönüp sorularımızın ışığında tekrar inceleyebilir ya da bu yoldan teste tabi tutabiliriz.
          Blumer’ in metodolojik sorunlarla ilgili yaklaşımını alan yöntemleri , etnografya ve niteleyici sosyolojiyi  kullanmasından anlıyoruz. Bunun dışında simgesel etkileşimin işlevselci tümdengelim yönelişini kullanamayacağını ve olması gerekenin insan davranışını anlamakta anlama ya da açıklamalarını araştırmacının iyice bilgi edindiği gerçeklere dayandırması demek olan tümevarımlı yaklaşıma mecbur olduğunu açıklamıştır.
          Blumer soruşturma tiplerine de değinmiştir. Bu yönüyle Blumer araştırmacının deneysel olarak toplumsal dünyaya yaklaşarak içine derinlemesine girmesini sağlayacak iki sorgulama yöntemi çizer. Birisine araştırma , diğerine gözden geçirme adını verir. Araştırma safhasında kullanılan çeşitli teknikler doğrudan gözlem , insanlarla görüşme yani mülakat , konuşmaları , radyo ve televizyonu dinlemek , gazete ve dergileri okuyarak bilgi toplamak , önceki araştırma sonuçlarına bakmak , kamu kayıtlarını incelemek , saha çalışmaları yapmaktır. Blumer ayrıca bir konuda uzmanlaşmış , daha önce çeşitli araştırmaları yapmış derin bilgiye sahip kişilerden yararlanmayı ihmal etmemiştir. Bu kısaca uzmanlar panelidir. Şayet keşif safhası Blumer’ in tahmin ettiği gibi incelenen alanla ilgili etraflı ve doğru görüntü verecek olursa araştırmacı bundan sonraki işlem olan gözden geçirmeye hazırdır.   
 Eleştiriler : Sembolik etkileşimcilik bireye odaklanır, toplumsal yapıların insan davranışları üzerindeki etkisini ihmal etme ve bu yüzden toplumu sadece bir çok bağımsız ve köksüz bireyin etkilerini ve etkileşimlerini içeren ‘’yapıdan yoksun’’ bir şey olarak tasvir etme eğilimindedir. Sınıf, hukuk, hükümet vb.’ nin bireyler üzerindeki etkisi genellikle sadece bir sonuç olarak alınır. Sembolik etkileşimciliğin problemlerinden ikisi özellikle vurgulanır.
1.         İnsan duygularını fazla dikkate almama
2.         Toplumsal yapıyla sınırlı ölçüde ilgilenme
       Sembolik etkileşimcilik kurama bağlı olarak metodolojik saptamalar yapma girişimine karşın, Blumer’in kavramları ampirik çalışmalarda kullanılmak için fazla bulanık ve zordur. Kuramı sınama ve doğrulamanın önemini vurgulayan bir disiplin üyeleri olarak pek çok sosyolog sembolik etkileşim ve yöntem anlayışının sosyoloji yapmada kullanımının olanaksızlığını vurgulamaktadır. Sosyolojik bakış açısına göre sembolik etkileşimciliğin geleceği kuşkuludur.



Kaynakça :
Margaret M. Poloma , Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Ruth A. Wallace , Alison Wolf , Çağdaş Sosyoloji Kuramları
KIZILÇELİK, Sezgin, (2008), Sefaletin Sosyolojisi
Wikipedia



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder