8 Ocak 2015 Perşembe

ERVING GOFFMAN



                                                                                                 Hazırlayan : Ersan Demirdalıç

ERVING GOFFMAN ve SOSYOLOJİK KATKILARI
A.    Kısa Hayat Hikayesi ve Eserleri :
          11 Haziran 1922 tarihinde Kanada , Alberta’ da doğdu. O yüzyılın başında Kanada’ ya göç etmiş Yahudi bir ailenin çocuğuydu. Ailesi daha sonra babasının başarılı bir terzilik icra edeceği Manitoba’ ya taşındı. Goffman 1937 yılında Winnipeg’ teki  St. John Teknik Lisesi’ nde eğitim almaya başladı. 1939’ da Manitoba Üniversitesi’ nde kimya bölümüne geçti. Onun kimya alanındaki çalışmaları aslında çokta hoşlanmadığı için  kesintiye uğradı ve John Grierson tarafından kurulan Kanada Ulusal Film Kurulu’ nda yani  film endüstrisinde çalışmak için  Ottawa’ ya  taşındı. Burada sosyolojiye merak saldı. Bu sırada Kuzey Amerikalı ünlü sosyolog Dennis Wrong ile karşılaştı ve onun etkisiyle Manitoba’ daki Üniversiteyi bırakarak Toronto Üniversitesi’ ne geçti. Bu üniversiteden 1945 yılında sosyolog ve antropolog olarak lisans derecesiyle mezun olduktan sonra Chicago Üniversitesi’ ne sembolik etkileşim okuluna geçti. Burada 1949 yılında yüksek lisans ve 1953 yılında dokrora derecesini aldı. Doktora tezi için, Aralık 1949 dan Mayıs 1951’ e kadar  Shetland Adaları’ nın   Unst adasında bulundu. 1952 yılında Angelica Choate ile evlendi ve 1953 yılında oğulları Thomas dünyaya geldi. Angelica akıl hastasıydı ve 1964 yılında intihar ederek yaşamına son verdi. Gofmann akademik kariyerinin dışında iyi bir borsa oyuncusu ve kumarbazdı . Borsadan iyi paralar kazandı. 1981 yılında Gillian Sankoff ile evlendi ve bu evlilikten kızları Alice dünyaya geldi. Goffman 19 kasım 1983 yılında mide kanserinden öldü. Kızı Alice Gofmann’ da bir sosyologtur.
Başlıca Eserleri : Presentation of Self in Everyday Life, 1956, (“Günlük Yaşamda Özün Sunumu”); Encoun- ters, 1961, (“Karşılaşmalar”); Asylums, 1961, (“Akıl Has­taneleri”); Behavior in Public Places, 1963, (“Genel Yerlerde Davranış”); Stigma, 1964, (“Damga”); Jnterac- tion Ritual, 1967, (“Etkileşim Ayini”); Frame Analysis, 1974, (“Çerçeve Çözümlemesi”^; Gender Advertisements, 1979, (“Cinsiyete Yönelik Reklamlar”).

B.     Temel Sosyolojik Yaklaşımı ve Öne Çıkan Temel Kavramlar : Elbette Chicago Üniversitesi yıllarında gözünü açan Goffman’ ın sembolik etkileşimci olmasının dışında bir yaklaşıma sahip olması beklenemez , burada Mead ve Blumer’ in etkisinde kalmış olması sebebiyle kendisine has kavramları oluşturana kadar ilk zamanlarında ve sonuna kadar da sembolik etkileşimci olduğunu söyleyebiliriz. Goffman kendisi etkilenirken elbette yaptıklarıyla başkalarını da etkilemiştir. Bunlardan birisi Goffman’ ın İzlenim Yönetimi ve Rol Mesafesi kavramlarını kendi toplumsal kuramına uygulayan Peter Blau’ dur. Randall Collins Goffman’ ın birçok fikirlerini Çatışma Sosyoloji adlı kitabına almıştır böylece etnometodologlara da ilham kaynağı olmuştur. Collins, Goffman’ ın entelektüel bir payeyi vermiştir.
Dramaturjik Analiz (Benliğin Sunumu ) : Blumer gibi Goffman’ da Mead’ den etkilenmiştir. Mead’ in benlik kavramı üzerine çalışmanın farklı bir yorumunu Goffman’ ın Ben’ in Günlük Hayat İçindeki Sunumu adlı ilk kitabında görmekteyiz. Goffman insanları etkin ve zeki varlıklar olarak ele alır. Kısaca Benliğin Sunumu adlı ilk eserinde Goffman insanların kendi hayatlarını sahnede rol yapan aktörler gibi yaşadığını açıklayarak sosyal etkileşimi analiz eden bir sosyolog olmuştur. Şayet kendimizi günlük hayat tiyatrosunda neler olup bittiğini gözlemleyen yönetmenler olarak düşünürsek tam olarak Goffman’ ın dramaturjik analiz dediği şeyi yapıyoruz demektir. Goffman’ da diğer sembolik etkileşimciler gibi toplumsal yapı ile değil, yüz yüze etkileşim ile ilgilenmiştir. Yüz yüze etkileşim Goffman tarafından iki kişinin birbirlerinin hareketleri üzerindeki karşılıklı etkileri olarak tanımlanır. Bir toplumsal olaydaki bireylerin toplam etkinlikleri performans olarak adlandırılır. Aktörler bir rutini yani performans sırasında görülen ve diğer durumlarda da sergilenebilecek olan önceden belirlenmiş eylem kalıbını  oynayan kişilerdir. Goffman  kişinin kendi rolünde samimi şekilde inandırıcı olabilirken kendi içinde kendi performansı hakkında şüpheye düşebileceğini söylemektedir. Buna bir doktorun hastasına tam olarak hastalığı iyileştirme konusunda emin olmamasına rağmen kesinlikle iyileştireceğini belirtmesi ama kendi içine döndüğünde bu konudaki performansı hakkında kuşku duyması örneği gösterilebilir. Ve ilerleyen zamanda hastasına her görüşmelerinde herşeyin düzeleceği konusunda ikna etmeye çalışır. Günlük etkileşimlerde gösteriyi yapan kişi rolüyle bilinir ve seyirci bu performansı bekler. Bu performansın iki bölgesi vardır. Birisi Ön bölge diğeri sahne arkası. Ön bölge kişinin performansının izleyenlere düzenli ve sabit bir şekilde işleyen bölümüdür. Bu ayrıca görünüş ve biçim olarak daha da bölünebilecek bir düzenleme de içerir. Bunu anlamak için de doktor örneğini kullanalım : Doktorlar hastalarından oluşan bir izleyici kitlesine sahiptirler.Bir doktorun  belirli bir bilgiyi hastalarına iletmek için muayenehanesini nasıl düzenlediğine konsantre olalım. Doktorları gücü ve saygınlığı ne kadar çok sevdikleri ortada. Bu durum bir doktorun muayenehanesine girer girmez ortaya çıkmaktadır. İlk olarak doktor görünmez. Bunun yerine Goffman’ ın sahnenin ön bölgesi denen yerde hasta , hastanın doktorla ne zaman görüşeceğine karar veren bir sekreter ile karşılaşır. İçerideki özel odaya girmeyi sabırsızlıkla bekleyen bir yığın hastanın bulunduğu bu perdenin önündeki bölgeye yani sahnenin önüne  bir kere bakmak herşeyin doktor ve çalışanların kontrolünde olduğuna dair hiç kuşku bırakmaz. Arka bölge muayene odası ve doktorun özel ofisidir. Hasta odaya girince tıp kitapları ve çerçevelenerek asılmış olan diploma ile durumu kontrol altına almak için özel bilgiye sahip olduğu izlenimi oluşturan birçok dekorla karşılaşır. Doktor daha büyük boyutta ve görkemli bir masa ve koltıkta otururken hastaya sadece basit bir sandalye ayrılmıştır. Gelelim doktorun dış görünüşüne  ; beyaz önlük, boynundan aşağıya asılmış stetoskop ve elindeki tıbbi çizelge dekorları oluşturur.  Bu dekorlarla verilen mesaj hastanın bir bakışta doktorun sosyal statüsünü anlamasını sağlamaktadır. Ardından doktorun kullandığı hastaya esrarlı gibi gelen oldukça teknik bir dil ile hastanın doktor bey hitabının yanında doktorun hastaya ismiyle hitap etmesi … Tüm bunlar doktoru açık ara dominant faktör yapmaktadır. Doktorun bu performansından saçılan mesaj çok açıktır ; sana yardım edeceğim ama yönetim ve saygınlık bende , sen bana saygı göstermek zorundasın ezik.        
          Bir doktorun muayenehanesinde olup bitenler rutindir ve süreklidir. Bu aslında rol sahiplerinin bir avantajıdır. Rollerini düzenli bir şeklide tekrarlayarak oynamaları bir yandan onların bu konudaki profesyonelliklerini artırırken , bir yandan da önceki oyunlarda ortaya çıkan aksaklıkları giderip mükemmelleşmelerini sağlayacaktır. Anlaşılacağı üzere tekrarlanan rutinler tek başına gerçekleşmeyecektir. Yani Muayenehane örneğinden gidersek doktor tek başına işin sahibi ya da merkezindeki kişi olmasına rağmen oyunu tek başına oynamamaktadır. Goffman takım kavramını tek bir rutini sahnelemek için müşterek hareket eden bir grup insan olarak tanımlamaktadır. Böyle bir takım muayenehanede bir doktor , hemşire ya da hemşireler, sekreteri ve diğer hizmetliler mesela çay ve temizlik yapan kişiler olabilir. Goffman’ a göre takım performansı sürekli ilerlemeye müsaitken takımın herhangi bir üyesinin oyunu yani gösteriyi terk etmesi veya bağlantıya uygun olmayan bir davranış sergilemesi ile istikrarı bozma gücü vardır. Takımın her üyesinin diğerlerine karşı doğru davranması ve diğerlerinin ona güvenmesi gerekir ve kişiler bu anlayışa uymaya zorlanırlar. Bu durumda olacak olan şey ise takım üyelerinin kendi menfaatleri için oynanan oyuna yani işbirliğine aşina olmaları ve bunun her birinin üzerinde haklarla donatılma eğiliminde olmasıdır. Bu durumda Goffman ortak uyuşmazlığın takım düzenini bozacağını ve takımca desteklenen gerçeğe aykırılık  oluşturacağını iddia etmektedir. O halde takım üyeleri rutin sırasında güvenilir olmalılar ve bu sebeple de dikkatli seçilmelidirler. Mesela doktoru hastasına çekiştiren bir sekreter olmamalıdır bu takımda. En önemli nokta ise takımın seyircinin yararına bir rutin sergilemesidir. Tıpkı tiyatroya gelen izleyicinin oynanan oyundan mutlu kalması gibi. Hepimiz bir takımda yer aldığımıza göre kötü niyetli insanların takım içinde olabileceklerini unutmamak gerekir. Oyuncu rolünü başarıyla oynamak zorundadır. Kriz durumlarında oyuncu gösteriyi kurtarmak için bazı özelliklere sahip olmalıdır. Goffma’ a göre sıkıntıları önlemede üç yol vardır :
1.      Oyuncunun kendisine ait savunma ölçütleri
2.      İzleyicilerin oyuncunun gösterisini kurtaracak koruyucu ölçütler
3.      Oyuncunun izleyicilerin koruyucu ölçütler kullanmalarını sağlayacak ölçütleri
          Savunma ölçütleri bağlılık , disiplin ve dikkatliliği içerir. Ne oldukları adlarından anlaşıldığı için açıklama yapmıyorum.
          En önemli koruyucu ölçütlerden birisi nezakettir. Hem oyuncular hem de izleyiciler arka bölgenin kolay ulaşılamayacak bir yer olduğunu bilmektedirler.Bu sebeple izleyiciler arka bölgeden gönüllü olarak uzak durmaktadırlar.
          Goffman patronunun orada olmadığını söyleyen sekreteri üçüncü duruma örnek gösterir. Bu durumda ziyaretçinin nezaketen geri çekilerek telefonda konuşan sekreter ve patronun konuşmalarını duymaması zekice olur.
           Buraya kadar olan bölümde  yani gündelik yaşamdan benliğin sunuluşunda ampirik bir araştırma görülmemektedir.
Stigma (Damga):  Damgalama ile sapma kavramları Goffman tarafından  farklı anlamlarda ele alınmıştır. Gofmann damgalamayla, sapkın kişinin eylemi sonucu ona genelleştirilmiş bir ad takılmasının farklılığına işaret eder. Evet damga da bir eylem sonucunda oluşur ama her toplum içinde veya aynı toplumun  farklı zamanlarında aynı eylem farklı yorumlarla değerlendirileceğinden o toplum tarafından o an için kabul edilen ideal değerler ile ilişkilidir. Şu halde herkes Goffman’a göre normal sapmışlar olarak değerlendirilebilir.

          Goffman’ a göre damga toplumsal kabul görme engeli olan kişiler için kullanılan bir etiketlemedir. Yani insan ya ‘gözden düşürülmüş’ ya da ‘gözden düşürülecek’tir. Sahne önü ile arkasını ayırt edememiş başarısız bireyler gözden düşürülmüş; rutinlerini ezberleyerek sahne önündeki performanslarını  iyi canlandıran fakat sahne arkasında  ideal değerlere ters düşen  insanlar gözden düşürülecek bireylerdir. Bu anlamda damga insanların kabul görmek için uğraştıkları sosyal gruplara göre değişebilir. Yani insan hem normal hem de damgalanmış olabilir.
        
          Edwin Lemert bazı norm ihlallerinin mesela okul asmak gibi diğerlerinden daha az tepki çektiği ve kişinin ileride bu tip bir alışkanlığı ya da davranışı terk edebileceğinden bu tip bir sapmayı birincil sapma olarak adlandırmıştır. Şayet bu etiketlenmeden sonra kişi davranışına devam ederse ve bunu sapkınlığa dönüştürürse bu değişim ikincil sapma olarak adlandırılır. İkincil sapma Goffman’ ın deyini ile sapma kariyerinin başlangıcıdır. İnsanlar sapkın davranışlara güçlü bir şekilde bağlandıkça tipik olarak güçlü bir damga yerler.         
          Damgalamanın sebep olduğu üç durumdan söz edilir; birincisi fiziksel bozukluk (sağlıklı görünen bir bayanın kısır olması), ikincisi sosyal sapma kökenli karakter zayıflıkları (bazı akıl hastalıkları alkolizm..) ve üçüncüsü ırk ulus din sebepli ilkel etiketlemelerdir. Bunlar insanları geçici olarak gruptan dışarı atmaya çalışsa da bunun tersi olarak kontrol mekanizmalarıyla yeniden idealleştirme faaliyetleri devreye girebilir ve böylece kişi tekrar grup içerisine sağlıklı bir şekilde dönebilir.  

Barınaklar : Goffman’ ın ikinci kitabı Barınaklar metodolojiktir aynı zamanda. Goffman damgalananları düzeltme anlamında ‘bütünleştirici kurumlar’a işaret ettiği Barınaklar adlı bu eserinde bir akıl hastanesinde yaptığı dört yıllık bir çalışmayı değerlendirmektedir. Akıl hastaneleri ve hapishaneler bütüncül kurumlara örnektir. Bu hastanede kuruma hasta olarak gelenlerin sapmış olarak algılanan davranışları unutturularak  onlara yeniden kimlik kazandırmak hedeflenmektedir. Bütüncül kurumların temel özelliği üyelerine baskıcı bir yaklaşımla dışa kapalı olmaları ve hiyerarşik hareketliliğe izin vermemeleridir. Goffman’ a göre tam kurumlar burada akıl hastanesi üç önemli özelliğe sahiptirler. İlki görevlilerin hastaların nerede ve ne zaman yiyip içecekleri, uyuyacakları, çalışacakları dahil günlük hayatın her anını kontrol etmeleridir. İkinci özellik bütüncül kurumlardaki hayatın herkes için aynı yemek , aynı kıyafet ve aynı aktivitelerle standartlaştırılmasıdır. Üçüncüsü ise resmi kurallardır. Bu gibi katı kuralların amacı yeniden sosyalleşmeyi sağlamaktır. Yeniden sosyalleşme iki aşamalı bir süreçtir. İlk aşamada çalışan personel gelen hastanın benliğini yıkar. Hastanedeki standartlaştırma buna örnektir. Görevliler tek başına kalan hastaları da sık sık dolaşaral kontrol etmektedirler. Böylece hastalar eskiye dönme ve eskiyi düşünmeye zaman bulamamaktadırlar. Yeniden sosyalleşmenin ikinci aşamasında bir takım ödüllerle yeni bir benlik oluşturma çalışmaları yapılır. Okunacak bir kitaba sahip olmak , televizyon izlemek bu ödüllerden bazıları olabilir. Bu ise itaati artırır ya da hastanın doktorunu sevmesine ve ona olan inancının artmasına sebep olur. Bazı hastalar bu süreçlerde tam olarak iyileşirlerken bazıları biraz değişime uğrarlar ve bazıları ise fazla bir değişim yaşayamazlar.    

Etkileşim Düzeni : Goffman’ın yaptığı son çalışmadır. Bundan önce yaptığı çalışmaların bir uzantısı olarak görüntü kullanımı ile gerçekliğin farklılaşmasının ve bir anlamda sosyal aldatma ve aldanmanın gerçekleştiği durumları farklı boyutlarıyla ‘etkileşim düzeni’nde incelemiştir. Bunlar: 1) fert, çift ya da toplu olarak insanlar 2) yazılı, sesli ya da fiziksel olarak iletişim bazında temaslar 3) bilinçli ya da bilinçsiz  karşılaşmalar (iskambil oynamalar yemek yemeler alış-veriş..) 4) seyirci ve dinleyici etkileşimi olarak platform gösterileri (toplantı seminer..) 5) kutlama ile yapılan toplumsal gereklilikler.

          Goffman etkileşim düzeninin doğrudan doğruya makroyu etkileyebileceğini belirtmiştir. Oynanan rolün aldatma veya gerçek olduğu bir yana başarılı olarak canlandırılıp canlandırılmadığına ve ilk izlenimlerin önemine vurgu yapar. ‘İlk görüşte aşk” gibi. Bu anlamda sembolik etkileşimle ilgilenilen odak noktası bakımından farklılaşabilir. Goffman ben ile etkileşimin  sürecin neresinde olduğuyla ilgilenmez bunun yerine bireylerin performans başarılarıyla sosyal düzen sürecinin sürekliliğine vurgu yapar. Hatta bu anlamda yetki sahiplerine söz konusu karşılılıktan sıyrılarak problemleri çözmeye yaklaşmalarını tavsiye eder.
Çerçeve Çözümlemesi: Goffman’ ın tüm çalışmalarında hepimizin yaşam sahnesindeki aktörler olduğu gerçeği yer almakta ve Goffman bunu çerçeve çözümlemesi adlı yapıtında geliştirir. Bu çalışmaya hile, aldatmaca, karşı oyunlar ve bunların pek çok türünün gösterilmesi ve diğerleri üzerinde bir çalışma demektedir. Aslında eski çalışmalarının bir toparlamasıdır bu çalışması. Onun dramaturjiyi kullanmadaki ustalığının bir göstergesidir bu çalışma. Çerçeve çözümlemesi Goffman’ ın öznel gerçekliğe vurgu yaptığı bir çalışmasıdır. Çerçeve kuralların ve bizim öznel katılımımız olan durumların tanımlanması olarak açıklanır. Çerçeveler kişinin olaylarla olan deneyimlerini organize eder. Öznel olmalarına karşın sadece zihine bakmaz , etkinliklerimizi kurallar ve normlar yönledirir. Böylece biz uygun çerçeveyi uygulamayı öğreniriz. Kullanılan çerçeve bize gerçekten neler olup bittiğini anlatır ; Mesela şaka mı  , kaza mı , hata mı , rüya ya da aldatmaca mı …Kısacası her durumu okumak , anlamlandırmak ve bunları belli norm ve kurallar yoluyla yapmak zorundayız. Goffman’ ın çalışmaları boyunca izlenim idaresi konusunu gözlemlemekteyiz. Bir kişinin sunduğu benlik aslında var olan durumla uyumludur. Bu benlik çerçeve tarafından belirlenen kurallara uygun bir davranış olarak gösterilir.Goffman sıklıkla geleneksel sosyolojik çözümlemede ihmal edilen bireyin katılımı ve olaylar içindeki davranışı üzerinde odaklanmaya önem verir ve bunu tercih eder.


C.    Kaynakça :

Margaret M. Poloma – Çağdaş Sosyoloji Kuramları
Ruth A. Wallace , Alison Wolf – Çağdaş Sosyoloji Kuramları
George Ritzer – Sosyoloji Kuramları
John J. Macionis – Sosyoloji
Wikipedia



1 yorum:

  1. Binance, BTCTurk, Paribu sahibi kim merak ediyorsanız tıklayın: Binance, BTCTurk, Paribu Sahibi





    Binance, BTCTurk, Paribu ne zaman kuruldu merak ediyorsanız tıklayın: Binance, BTCTurk, Paribu Ne Zaman Kuruldu





    Komisyon oranları için tıklayın: BtcTurk, Binance, Paribu Güvenilir mi? Komisyon Oranları





    Hangisi güvenilir merak ediyorsanız tıklayın: Btcturk, Binance, Paribu Güvenilir mi

    YanıtlaSil